İzmir'de Son Dakika

Bağcıoğlu CHP’nin savunma doktrinini Egeli Gazete’ye açıkladı: TSK siyasetin etkisinden kurtarılacak

CHP’nin Savunma Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Emekli Amiral Yankı Bağcıoğlu Egeli Gazete TV’de önemli açıklamalar yaptı. CHP’nin iktidara gelmesi durumunda Türkiye’nin savunma doktrinini açıklayan Bağcıoğlu, “Türk Silahlı Kuvvetleri'nin siyasetin etkisinden kurtulması birinci öncelik olacak. Yani Türk Silahlı Kuvvetleri siyaset dışı hüviyetine, vasfına tekrar dönecek. Barışta caydıran, savaşta kazanan Türk Silahlı Kuvvetleri kimliği idame edilecek, geliştirilecek” dedi.
Bağcıoğlu CHP’nin savunma doktrinini Egeli Gazete’ye açıkladı: TSK siyasetin etkisinden kurtarılacak
Haberler / Politika
13 Aralık 2025 Cumartesi 13:21

">

CHP’nin Savunma Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Emekli Amiral Yankı Bağcıoğlu Egeli Gazete TV’de önemli açıklamalar yaptı. CHP’nin iktidara gelmesi durumunda Türkiye’nin savunma doktrinini açıklayan Bağcıoğlu, “Türk Silahlı Kuvvetleri'nin siyasetin etkisinden kurtulması birinci öncelik olacak. Yani Türk Silahlı Kuvvetleri siyaset dışı hüviyetine, vasfına tekrar dönecek. Barışta caydıran, savaşta kazanan Türk Silahlı Kuvvetleri kimliği idame edilecek, geliştirilecek” dedi.


ASTSUBAY EMEKLİLERİ AÇLIK SEVİYESİNDEKİ MAAŞTAN KURTARILACAK


Bağcıoğlu şöyle konuştu: “Yani imkan kabiliyetlerden tutun eğitime kadar. Üçüncüsü 15 Temmuz'da yapılan olumsuzluklar, olumsuz reformlar diyeyim, onlar düzeltilecek. Askeri eğitim sistemi, sağlık sistemi, yargı sistemi, doğal afetlerde müdahale,  komuta birliği, saha güvenliği, jandarmanın TSK ile ilişkisi gibi bütün bu olumsuz reform denemeyecek olumsuz dönüşümlerin düzeltilmesi olacak.Daha sonra şehit aileleri ve gazilerin hakları işte 14 aydır 18 kanun teklifi bekliyor mecliste. Bunlarla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri tarafından verilen önergeler var. Bunlar düzeltilecek ve hakları daima korunacak. Özlük hakları personelinin emekli veya muvazzaf bunlar göz önüne alınacak. Şu anda emekli astsubaylar açlık sınırında maaş alıyorlar örneğin. Savunma sanayinde biraz önce ifade ettiğim sloganımız daima ileri, etkin, adil, denetlenebilir proje yönetimi, kayırmacılıktan uzak personel yönetimi ile son dönemde yaşanan işte bu uçak, tank gibi ana muharip platformlarda yaşanan zafiyetlerin bir daha yaşanmaması için harekat ve ihtiyaç makamlarının belirlediği projelerle devam edeceğiz.”

CHP’NİN GÖLGE KABİNESİ CUMHURBAŞKANLIĞI ADAY OFİSİNDE OLACAK


Bağcıoğlu, “Şimdi önce şeyi söyleyeyim işleyiş açısından. CHP’nin Merkezi Yönetim Kurulu'nda Genel Başkan'ın yardımcısı olarak işte değişik idari görevlilerin yanı sıra ekonomi, milli savunma ve dış politikadan sorumlu Genel Başkan Yardımcıları var. Bunun yanında Cumhurbaşkanlığı aday ofisinde gelecek hafta bir gölge kabine teşkil edilecek. İşte gölge bakanlar olacak. Burada bütün aklınıza gelen disiplinler ve alanlarda, gölge bakanlar olacak ve onların altında kurullar olacak. Biz de dolayısıyla onlarla beraber uyum halinde parti yönetimi olarak bu programın parti programının hükümet programına evrilmesi ve bunun halka anlatılması şeklinde yani Cumhurbaşkanı ofisinde başka bir savunmadan sorumlu milli savunma gölge bakanı olacak orada ve altında 5-6 kişilik bir grup olacak. Benim dışımda biri olacak orada. 5-6 kişilik de bir grup olacak. Onlar hükümet programının hazırlanması ve işte halka anlatılması gibi o faaliyetlere de devam edecekler. Biz de tabii uyumlu çalışacağız onlarla parti programı açısından.”

BELİRLİ BİR ETNİK GRUBA DEĞİL HERKES İÇİN DEMOKRASİ SÜRECİ
TBMM’de kurulan Terörsüz Türkiye komisyonu konusuna değinen Bağcıoğlu, “Orada temel kriterlerimiz belliydi zaten. Genel Başkan da çok net ifade etti. Şehit aileleri, gazilerin yüzüne bakılmayacak bir çözüm sürecinin içinde olunmayacak ve bunu en geniş anlamda demokratik bir bir komisyon olarak değerlendiriyor Cumhuriyet Halk Partisi. Hatırlarsanız bir 29 maddelik kadın haklarından tutun da işte, çocuk işçiler, kayyum, yargının bağımsızlığı gibi sadece bir soruna yönelmeden birçok demokratikleşmeyi engelleyen sorunların çözümüne yönelik bir çalışma içerisindeydik. Cumhuriyet Halk Partisi bunda ısrarcı olacak. Sadece hani ortada bir etnik kökene yönelik bir problemin ortadan kaldırılması değil, Türkiye'nin demokratikleşmesine yönelik adımlar atılması sağlanacak.  Komisyonun ne kadar süreceğini bilmiyorum açıkçası. 31 Aralık'ta bitiyor SÜRESİ. Artık komisyon karar verecek. Ama Cumhuriyet Halk Partisi'nin duruşu tarihsel duruşu, tarihsel tutarlılık içinde demokratik seçme yönünde devam edecek” dedi.


DÜNYADA ASKERİ SAĞLIK SİSTEMİ OLMAYAN TEK ORDUYUZ
Askeri hastanelerin yeniden açılması konusunda da bilgiler veren Bağcıoğlu şöyle konuştu: “Şimdi 5 saniyede atılan imzayla kapatılan hastaneler 9 yıldır bekliyor gördüğünüz gibi. Yani bugün yarın bugün yarın. İşte dün Milli Savunma Bakanı mecliste açıklama yapmış. Asker hastanelerinin tekrar açılması için çalışmalarımız devam ediyor demiş. İşte bizim de duyduğumuz açık kaynaklardan ienvanter çalışmaları devam ediyormuş. Hangi asker hastanesinin açılacağı belirlenmeye çalışıyormuş. Burada yalnız şuna bir açıklık getirmek istiyorum. Yani askeri sağlık sistemi sadece asker hastanelerinden oluşmuyor. Sadece 3, 5, 10, 15 tane asker hastanesinin açılmasıyla askeri sağlık sistemi tesis edilmez. Bu en temelden hani birliklerden, kıtalardan, gemilerden başlayıp birinci basamaklardan, revirlerden işte asker hastaneleri, bölge asker hastaneleri, uzmanlık hastaneleri ve Gülen Askeri Tıp Akademisi'ne kadar devam eden bir süreç. Bunun içinde eğitimi var askeri personel, sağlık personel, doktorların, sağlık astsubayların, hemşirelerin. Yani bir muharip sağlık personel arasında uyumu sağlayacak, kurumsal kültürü, işte aynı dili konuşmayı sağlayacak eğitimleri var. Uzmanlık var. Harp cerrahisi, travmatoloji, işte kimyasal biyolojik, radyolojik, nükleer tehditlere karşı sağlık desteği, yanık tedavisi, dalış, uçuş tabipliği. Yani bu sistemin külliyen gelmesi lazım. Gazilere fizik tedavi rehabilitasyon merkezi, Ankara'da Bilkent'te olduğu gibi. Yani dediğim gibi 3-5 saniyede atılan bir imza şu anda düğmeye basılsa herhâlde 8-10 senede ancak eski haline Gelir. Ve dünya üzerinde bu kadar harekat temposu olup askeri sağlık sistemi olmayan da tek orduyuz maalesef.”

ADALARDAKİ SORUN HASSAS GÖZETLEME

Yunanistan’ın Lozan Anlaşması’na aykırı olarak silahlandırdığı Ege Adaları sorununa da değinen Bağcıoğlu, “Ege'de biliyorsunuz çok değişik sorunlar var. Bunlardan en önemlisi askeri stratejideki adaların silahlandırılması. Tabir bu şekilde geçiyor anlaşmalarda. Bu 1923 Lozan Antlaşması'yla bir kısım adalar, 1947 Paris Antlaşması'yla da diğer adalar olarak Ege'nin Türkiye sahiline yakın olan adalarını kapsamış durumda. Buralarda işte iç güvenlik dışında veya belirtilen kuvvetler dışında asker veya gemi, silah bulundurmaması gerekiyor Yunanistan'ın. Ama Yunanistan bunu yıllardır, onlarca yıldır hatta bu iki anlaşmanın hilafına devam ettiriyor. Ve her geçen gün bu silahlanma gayretlerini arttırıyor. İşte en son İsrail'le yaptıkları bir anlaşma var. İsrail'den tedarik edecekleri füze sistemleriyle, İsrail'den tedarik edecekleri radar sistemleriyle bu adalara Aşil Kalkanı diye bir proje çerçevesinde silahlandıracaklar. Bu tamamen uluslararası hukuka aykırı bir uygulama. işte Dışişleri Bakanlığı tarafından değişik defalarda gündeme getiriliyor. Fakat şu ana kadar hatırlarsanız bundan 2-3 sene önce 2023 seçimlerinden önce çok ciddi bir şekilde gündeme getirilmeye çalışıldı. Hatta Sayın Cumhurbaşkanı "Bir gece ansızın geliriz" ifadesi kullandı ama daha sonra bunu ben teröristlere söyledim diye düzeltildi. Hulusi Akar Savunma Bakanı o dönemin bu Ege Adalarının silahlandırılmasını gündeme getirdi.  Ama daha sonra bir anda bu itirazlar en azından devletin yetkili makamları tarafından yapılan itirazlar kesildi. Şu anda sadece benim anladığım Dışişleri Bakanlığı'nın verdiği notalarla devam ediyor. Şimdi Bunu bir askeri gereklilik, gerginlikte, savaşta ne olur? O boyutu çok önemli değil. Savaşta Türkiye'ye yakın adalarda, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu tehdidi bertaraf etme gücü var. Ama önemli olan bilerek, isteyerek uluslararası hukukun etrafından dolaşmaları ve uluslararası hukuku ihlal etmeleri. Dolayısıyla bu Yunanistan'a karşı daha gür bir şekilde, daha net bir şekilde, özellikle son dönemde İsrail'den yapacakları silah tedariki de gündeme alınarak gündeme getirmeleri. Bu adaların bize yakın olması nedeniyle radarlarla Türkiye'yi gözetleyebilir. Bu bilgiler İsrail'e barış dönemine itibaren gidebilir. Uçak faaliyetlerimiz, gemi faaliyetlerimiz. Aynı şey Güney Kıbrıs Rum yönetiminin için de geçerli. Dolayısıyla esas sıkıntı İsrail'e farkındalık sağlayan, İsrail'in Ege ile Doğu Akdeniz'e kuzeyine girmesini sağlayan bir sistem bu.  Yoksa harpte Türkiye'ye karşı bu kadar yakın adaların zaten bekasını sağlamaları oldukça güç. Türk Silahlı Kuvvetleri bunları bertaraf eder. O yönden bir tehdit yok. Ama esas sıkıntı bir barış döneminden itibaren ifade ettiğim gibi İsrail'in burada bir farkındalık sağlaması, Ege'ye ve Doğu Akdeniz'e girmesi, uluslararası hukukun bilerek ve isteyerek göz göre göre ihlal edilmesi. “

KARŞIMIZDA YUNANİSTAN, İSRAİL VE GÜNEY KIBRIS RUM CUMHURİYETİ İTTİFAKI VAR
Kamuoyunda dile getirilen İsrail’in Türkiye’ye saldırma ihtimali konusundaki düşüncelerini de açıklayan Bağcıoğlu, “Şimdi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi zaten belli bir süredir İsrail'le ortak tatbikatlar yapıyor. İsrail uçakları Güney Kıbrıs Rum üzerinde yönetimin üzerinde uçuyor. Komando birlikte İsrail'in bölgede kara eğitimleri yapıyor.
En son Barak denen bir hava savunma sistemi var İsraillerin. Barak hava savunma sistemini aldıla. Bunun radarları işte biraz önce ifade ettiğim çok kapsamlı radarlar. Güney Kıbrıs yönetimine bölgesine koyduğu bir radarla Doğu Akdeniz'de Türkiye sahillerine kadar hava temaslarını takip edebilir. Bunu İsrail'e gönderebilir. Aşil kalkanıyla Ege'de aynısını yapabilir. İsrail'e gönderebilir. Dolayısıyla karşımızda bir Yunanistan YKRY ve İsrail ittifakı oluşuyor.
Şimdi bunlara diplomatik siyasi olarak bir tedbir alınması ayrı, caydırıcılık sağlanması ayrı. Buradan çıkarılacak bence en önemli sonuç savunma sanayi ve savunma planlamasında deniz ve hava kuvvetlerinin güçlendirilmesine yönelik projelerin ivedilikle realize edilmesi. Başka çare yok. Çünkü barış döneminden itibaren yapılacak tek çözüm tek hareket tarzı caydırıcılığın sağlanması. Benim kanaatime göre İsrail Türkiye'ye bir konvansiyonel harp yani klasik anlamda bir harp ile işte kara, deniz, hava harekatıyla tehdit oluşturabilecek bir kabiliyetde değil. İsrail ordusu zaten karşısında çok ciddi bir düzenli orduyla kara harekatında ve ya deniz harekatında savaşmış değil. İran hariç ciddi bir hava savunma kabiliyetine sahip veya mukabil hava gücüne sahip bir hava kuvvetleri de karşılanmış değil, karşılaşmış değil. Türk Silahlı Kuvvetleri işte NATO'dan aldığı tecrübelerle, işte eğitim seviyesiyle, gerçekten bölgesinin en etkin silahlı kuvvetlerden biri. Ben bir konvansiyonel harbi yani klasik anlamda bir çatışmayı öngörmüyorum. İsrail bu şekilde bir hal tarzına girecek kadar muhakeme yeteneğini kaybetmiş değil. Ama bunun yanında İsrail'in biliyorsunuz örtülü harekat faaliyetleri çok fazla. Türkiye'deki toplumsal hassasiyetleri kurcalayabilir. Siber saldırılarla ekonomik anlamda zararlar verdirebilir. Kritik altyapıya, kritik tesislere zarar verdirebilir. Dolayısıyla konvensiyonelden ziyade bu tip asimetrik kabul edeceğimiz faaliyetlere, örtülü faaliyetlere müteakkız olmak lazım.”


S-400 MİLLİ SAVUNMA SİSTEMİMİZİN GELİŞTİRİLMESİNİ GECİKTİRDİ


Son zamanlarda tekrar gündem olan S-400 savunma sistemi ve F35 uçakları konusuna da değinen Bağcıoğlu, “S400 ve F35 bilmecesi diyoruz buna muamması. Bunun bir kere şu anda Hava Kuvvetleri Komutanlığı olur, Harekat İhtiyaç Makamı olur bir şekilde karar verip bir şekilde yürümemiz lazım. Yeni bir hareket tarzı belirlememiz lazım. Çünkü hee Amerikan büyükelçisinin açıklamasında her Amerikan Devlet Başkanı açıklamasında ayrı bir yere savruluyoruz. En başta 2018 yıllarında işte 2017 yıllarında tedarik edilmesiyle başladı bu süreç. 2.500.000.000.000 dolar Rusya'ya verildi. Teknoloji transferi yapılmadı. İkinci grup opsiyoneldi, ikinci grup tedarik edilmedi, vazgeçildi. Dolayısıyla bu en başta ne yaptı? Milli hava savunma sistemlerinin geciktirilmesini engelledi. 2.500.000.000 dolar buraya verilerek şu anda iyi bir seviyeye gelen Hisar Siper'in tam özelliklerine kavuşmasını engelledi bence. Çünkü kaynak diğer taraflara aktarıldı. Bunun yanında ne oldu? KTSA yaptırımlarına tabi tutulduk. F-35 ve diğer savunma bileşenleri engeller şu anda Türkiye'ye gelmesi. Burada bir karar verilmesi lazım. Yani artık karar vericiler, hükümet milli güvenliğimizi önceleyerek bir karar verecek. S400'de devam edecek miyiz? S400'lere artık başka bir devlete mi göndereceğiz? Rusya'ya iade mi edeceğiz? Buna bir karar vermeleri lazım. Burada hava kuvvetlerinin görüşüyle. Ve burada verdikleri karar çerçevesinde ve Türk milletine bilgi vermeleri gerekiyor. Sorumluluğu almaları gerekiyor. Yani bunca yıldır yapılan yanlış işlemin açıklamasını yapmaları, en azından bir özeleştiri yapmaları ve millet nezdinde de sorumluluğu üstlenmeleri gerekiyor. Neticede S-400'ler alındı. F-35'ler gelmedi. En basit örneği Hava Kuvvetleri'nin kuvvet yapısı, kuvvet hedefleri sekteye uğradı. Milli Hava Savunma Sistemleri geciktirildi bu nedenle. Diğer yerlerde ambargo veya yaptırıma tabi tutuldu. Değişik savunma bileşenlerinde sıkıntılar oldu. Bunların hepsini ortaya koysunlar ve bu işin sorumluluğunu alarak Türk milletine kararlarını iletsinler.  Ama kendi zafiyetleri var. İşte entegre sisteme dahil olamıyor. Kendi radarıyla faaliyet gösterebiliyor. Milli sistemlerle uyumlu değil.
Ama neticede bir sistemdir. İfade Ettiğim gibi bu muamma, bu bilmecenin bir an önce çözülmesi lazım. Yani F-35'e ihtiyacımız var. Silahlara ihtiyacımız var deniyorsa S-400'ler sarfı nazar edilecek. Sarfı nazar edilirken de ben yanlış yaptım oldu. Şimdi döndüm karar değiştirdim de olmaz bu işler. Türk milletine bu geçen yılların ve bu kaybın hesabını da vermeleri gerekiyor. Sorumluluğu almaları gerekiyor.”


SAVUNMA PROJELERİ MECLİS DENETİMİ DIŞINDA BIRAKILDI

Savunma sistemlerinde Türkiye’nin son zamanlarda yaptığı atak konusunda da bilgiler veren Bağcıoğlu, “Savunma sanayinde çok büyük atılım yaptığımız aşikar.Yani beş tane Türk savunma şirketinin dünya silah ihracatçıları arasında ilk beşte çıkması, işte milli gemi, inşaat, inşa faaliyetleri, milli uçakta belli bir aşamaya gelinmesi, Altay tankında 18 yıl sürse de ilk teslimatların kısmen başlaması işte değişik Güney Kore motor sistemleri kullanılarak ama şurada şunun altını çiziyorum. Yani bu çok önemli. Bu başarı 20-25 yılın başarısı değil. 50 yılın 55 yılın başarısı. Bizim görüşümüz şu. Eminim Türk milletinin de görüşü budur. Savunma Sanayi siyaset dışı. Bir siyasi partinin ürünü değil. Bu 1973'ten beri TUSAŞ'ın kurulmasını esas alırsak tüm Cumhuriyet hükümetlerinin 1973'ten beri kaynakları sağlayan, vergi veren, bağış yapan Türk milletinin işte ne bileyim alınacak, geliştirilecek sistemlerin harekat konseptini oluşturan şehitlerin ve gazilerin ve birçoğu FETÖ kumpaslarına bu yüzden hedef olan Türk Silahlı Kuvvetleri personelin eseri. Yani Türk milletinin ortak eseri. Bunu bir parti bir futbol holiganı gibi, bir futbol taraftarı gibi iyi söylenenleri alkışlayıp kötü söylenenlere hemen vatan ayini yaftası veya aşağılayıcı kavramlar kullanmaya gerek yok. Dolayısıyla bu Türk milletinin ortak eseri. Geçmişte şu anki başarılarla nasıl gurur duyuyorsak bundan 50 yıl önce bunun adımlarını atan, temellerini atanlara da şükran borçluyuz. Alın işte Deniz Kuvvetleri projeleri, Milli Gemi 1993 yılında başladı. İlk konsept çalışmaları. TCK Anadolu 1993'lerde 94'lerde başladı. Özden Örnek rahmetli rayından çıkan projeyi yoluna koydu. Daha sonra FETÖ kumpasına hedef oldu. Hapishanede hastalandı. Çıktıktan sonra vefat etti. Dolayısıyla biz savunma sanayini ortak Türk milletinin bir ürünü ve gururu olarak kabul ediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında da zaten savunma sanayinde slogan Daima ileri. Hiçbir şekilde akamete uğratmadan ama hataları da düzelterek etkin, adil, yani siyasi saiklerle firma seçimi yapmadan denetlenebilir meclis denetiminde bir proje yönetimi ve aynı zamanda da siyasi referansın esas olmadığı, bilenin, liyakatlinin görev aldığı bir personel yönetimini hedefliyoruz. Milli hava savunma sistemleri gecikti. Altay tankı örneğin 18 yıllık gecikme ile şu anda Güney Kore motoruyla devreye girdi. Bir firmaya verildi. İlk firma yapan, prototipleri yapandan sonra başka bir firmaya verildi. Motor konusunda ciddi sıkıntılar olacağı belli. Almanya'nın yanında ambargosu var. Öngörü yapılamadı. Ondan sonra 18 yıl gecikti. Kağan Motor vermiyorlardı. Kağan'ın böyle olacağı belliydi. Yani o zaten 10 tane Amerika'dan motor almışlardı F-16 motoru. Onunla prototipleri uçurup geliştirip daha sonra milli motor yetişeceğiz demişlerdi. Yani o bilinen şeyi esasında Dışişleri Bakanı açıkladı. Orada da örneğin 2017 yılında S400'ü alırken bu ambargonun, bu yaptırımların yaşanacağı belliydi. Adam açık açık Amerika Birleşik Devletleri söylemiş. Benim karşı olduğum ülkeden silah alırsanız yaptırıma tabi olursunuz demiş. Ona rağmen 2017'de bunu alıp Amerika'dan motor tedarik edilmesini beklemek bence farkındalık ve öngörü eksikliği. Yani bu tip sayamayacağım hata var. Elbette iyi taraflar görülüyor milli güvenliğimiz için. Ama bu konuda da işte biraz önce söylediğim etkin proje yönetimi. Aynı proje üzerinde çalışan firmalar var. Niye gayret sarf ediliyor? İşte siyasi referansı olduğu için ihale alan firmalar var. Yetiştiremiyorlar. Niye adil proje yönetimi yapılamıyor? Denetlenemiyor. Niye denetlenemiyor? Sayıştay niye denetlemiyor? Niye Milli Savunma Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Milli Savunma Komisyonu denetleyemiyor? Gelip bilgi vermiyorlar. Yani bunların hepsinin düzeltilmesi lazım” ifadelerini kullandı. 


TÜRKİYE HAVA GÜCÜNDE SON 20 YILDA EMSALLERİNE GÖRE GERİDE KALDI

Türkiye’de ekonomik krizin dehşet verici boyutlara ulaştığını hatırlatan Bağcıoğlu şu görüşleri de iletti: “Türkiye’de herkes bu krizden etkileniyor. Savunma sanayinde 3000’in üzerinde proje var. Ama bunların önceliklendirilmesi lazım. Hangisi kritik, hangisi acil? Önceliklendirilmiş projelere kaynakların aktarılması lazım. Devletin diğer kalemlerinden kaynaklar aktarılması lazım. İşte geçen gün genel başkanımız da söyledi. 768 milyar lira vergi muafiyeti için tahsil edilmiş bütçeye. Vergi muafiyeti yapma, versinler vergilerini. 768 milyar lirayı savunmaya aktar. Biraz önce S400 olayında söylediğim gibi. Bir özeleştiri yapsınlar millete. Yani her şey mükemmel değil ki. Türk milleti evindeki iki altından birini bu ekonomik zorlukta getirir, savunma sanayine teslim eder. Savunma sanayi yükseltsin diye. Ama bunun karşısında bir özeleştiri yapmaları lazım.  Şimdi F16 ve Eurofighter bir ara çözüm uçağı olarak istendi. Yani Kağan elbette gelecek ama 2034'ten muhtemelen itibaren başlayacak. Ve bunun harekata hazır hale gelmesi nihai harekat kabiliyetine ulaşması biraz zaman alacak. Dolayısıyla bunları kombine olarak kullanmak yani bir kısmı örneğin hava muharebe rolünde olurken bir kısmı işte hava yer taarruz görevlerinde de olabilir. Yani hava harekatına değişik ihtiyaçları karşılayacak şekilde yapmaları lazım bunları. Dolayısıyla o yüzden şu anda T16 Blok 70 tedarik çalışması da sürüyor. Bilmiyorum Amerika ne yapacak, ne edecek. F35 için işte kimi söylemler var. Harekat bağımsızlığı yok. Amerika'nın elinde yok. Düğmeye basar, F35'i indirir aşağı falan gibi. Burada da nihai karar verecek olan hava kuvvetleri. Oraya pilot gönderdi. Pilotlar eğitim gördü. Uçakları çok iyi biliyorlar. Onların değerlendirmelerine göre, F-35'te ısrar ettiklerine göre demek ki böyle bir sıkıntı yok. Yani görüyorsunuz televizyonlarda uzmanlar çıkıyor. F-35 kimisi F-35'i uzay gemisi diyor. Kimisi de uçan teneke diyor. Ama nihai değerlendirmeyi yapacak olan hava kuvvetleri. Kullanıcı onlar yani. Türkiye'nin hava gücü son 20 yılda emsallerine göre geride kaldı. Son 20 yılda sadece 30 tane F-16 tedarik edilmiş. Bu yanında çevremize bakın İşte batımızdaki Yunanistan, Rafael, F-35, F-16 modernizasyonu, İsrail F-35 tedariği, ne bileyim işte Mısır, Rafael, işte Rus uçakları. Dolayısıyla bizim bir an önce, ifade ettiğim gibi öncelikleri iyi belirleyip, kaynak tahsis edip yürümemiz lazım hızlı bir şekilde.”

KARADENİZ’DEKİ SALDIRILAR DEVAM EDERSE İŞ BAŞKA NOKTAYA GİDER

Ukrayna ve Rusya savaşı nedeniyle Karadeniz’de yaşanan gemi saldırıları konusuna da değinen Bağcıoğlu, “Türkiye'de İstanbul Boğazı'nın 28 km kuzeyinde 60 km kuzeyinde Türk Münhasır ekonomik bölgesi içerisinde böyle saldırıların yapılması bir kere Türkiye'nin güvenliğine, prestijine en büyük zarar verenuygulamalar, sembolik de olsa. Yani Karadeniz'in en güçlü deniz kuvvetleri şu anda Türk Deniz Kuvvetleri, en güçlü Hava Kuvvetleri, Türk Hava Kuvvetleri ama sizin burnunuzun dibinde bu tip saldırılar oluyor. Hem de uluslararası hukuka aykırı olarak kabul edilebilecek saldırılar. Çünkü Seyr-ü Sefer serbestliğini engelliyor. Muharip olmayan bir ticari gemiye saldırı düzenliyor. Yani bizim en baştan söylediğimiz bu konunun Ukrayna makamlarıyla doğrudan görüşülüp böyle şeylerin engellenmesi. Yani ikaz edilmesi Ukrayna'nın en azından Türk Münhasır ekonomik bölgesi içerisinde böyle faaliyetlerin olmasın. Yani böyle devam ederse iş başka bir noktaya gidecek. Rusya bunları korumaya kalkacak imkanı varsa. Değişik bir gerginlik artma durumu oluşabilir. Sabotaja da dönebilir bu. Yani o zaman işte devletin güvenirliği biraz önce ifade ettiğim tam zarar görür. Yani bu tip şeylere milli egemenliğimize, prestijimize zarar getirmeyecek şekilde gerekli tedbirlerin alınması lazım engellemek için” dedi.

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL TÜRKİYE POLİTİKA EKONOMİ YEREL YÖNETİMLER DÜNYA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ ASAYİŞ SAĞLIK KÜLTÜR SANAT MAGAZİN SPOR RÖPORTAJLAR GENEL
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Hakkımızda
Copyright © 2025 İzmir'de Son Dakika