Yeşil alanları, sit bölgelerini, tarım arazilerini, yapılaşma açısından riskli olan bölgeleri imara açıp yüksek katların yapılmasına izin vermek cinayete teşviktir.
İki gündür dehşetle izliyoruz. Nasıl oldu da Türkiye’nin en lüks diye bilinen bir oteli cayır cayır yandı ve 78 can kaybı oldu.
Yangın dedektörü çalışmıyor. Yangın merdiveni yok. Işıklı acil durum gösterge yerleri yok. Hatta neredeyse yangınla ilgili tek bir tedbir bile yok.
Hep böyle durumlarda gerekli tedbir ve önlemlerin ekonomik nedenlerle alınmadığı söylenirdi. Bir yer ne kadar pahalı ve lüks olursa o kadar da güvenli olduğu algısı vardı.
Öyle değilmiş. Bolu Kartalkaya’da tek kişi için geceliği 30 bin liradan başlayan beş yıldızlı otel, güvenlik açısından bir yıldızlı bile değilmiş.
Odaların kapı kolları bile lüks ama yangın tüplerinin içi boş.
***
Bütün bunlar elbette trajik. Ama dahası var. Aslında bu otel hiç olmaması gereken bir yerde, uçurumun kenarında kurulmuş.
Öyle olduğu için de itfaiye araçları otelin ön tarafına yanaşamadı. Asıl yangın da o tarafta olduğu için can kayıpları çok büyük oranda arttı.
O kadar boş araziye neden ille 12 katlı bir otel yapıldığı da başka bir can alıcı soru? Arazi şartlarına göre en fazla 3 katlı olması gereken bir yapı 4 katı büyüklüğünde yapılmış.
Sonuç felaket.
Bu konuları ancak canımız yanınca, korkunç felaketleri yaşayınca etkin olarak konuşuyoruz. Ama olsun, ne kadar konuşulsa az.
34 yıldır konuyla ilgili haberler yaptım, yapmaya da devam ediyorum. Yeşil alanları, sit bölgelerini, tarım arazilerini, yapılaşma açısından riskli olan bölgeleri imara açıp yüksek katların yapılmasına izin vermek cinayete teşviktir.
***
Bilimsel meslek odalarının sürekli uyarıları var. Yüzlerce rapor yayınladılar. “Yapmayın, etmeyin” dediler, demeye de devam ediyorlar.
Ama ağızlarını açtıklarında “bilim” diye başlayanlar iş uygulamaya gelince bilimsel raporları sürekli göz ardı etti, etmeye de devam ediyor.
Dahası bu raporları yayınlayan bilimsel meslek odaları işlere engel olmakla, “istemezükçülükle” ve yatırımları geri bırakmakla suçlandı. Suçlanmaya da devam ediyor.
“Bırakınız ne olursa olsun yapsınlar, bırakınız ne olursa olsun geçsinler” anlayışı “Bırakınız yaksınlara” dönüştü.
***
İşin kahreden diğer yönü de “sorumsuz” yetkililer. İyi olan her şeyi üstlenen ama kötü olanlarda sorumsuzluk ilan edenler.
Bakanlık, Valilik ve belediye arasında sorumluluğu birbirlerinin üzerine atma yarışı var.
Sistem de onların bu tavrına olanak veriyor.
Daha önce defalarca yazdım. Bir kentte bir tane yetkili makam olur.
Otelin çalışma iznini başka kurum, turizm teşvik belgesini başka kurum, yangın raporunu başka kurum verirse elbette kimse olumsuz bir durumda sorumluluk kabul etmez.
Ama hepiniz, hatta hepimiz bu sisteme bir son vermediğimiz için muazzam suçluyuz.