Fransa’da görülen Gisèle Pelicot davası başta tecavüze uğrayan kadınlar olmak üzere tüm kadınlar ve mağdurlar için yeni bir ufuk açtı.
Fransız kadının 38 yıl önce aşık olarak olarak evlendiği Dominique Pelicot’un gencinden yaşlısına her meslek grubundan 75 erkeği dahil ettiği utanç tablosu, Avignon’daki o mahkemede görülse de tüm dünya tarafından ilgiyle izlendi.
Çünkü Dominique Pelicot, 2010’dan itibaren 10 yıl boyunca karısının yediklerine, içtiklerine uyuşturucu katarak bayıltmış ona önce kendisi tecavüz etmiş sonra online olarak bağlantı kurduğu en az 75 erkeğin bilinci yerinde olmayan eşine, kendi evlerinde tecavüz etmesini organize etmişti.
Tecavüz edenler arasında itfaiyeci, gazeteci, işsiz, emekli birçok meslek grubundan erkek vardı. Bu nedenle Pelicot davasında medya “herkesin” fail olduğu yönünde yayınlar yaptı.
Dominique Pelicot’un yaptıkları belki hiç ortaya çıkmayacaktı ama 2020 yılında mağazada bir kadının eteğinin altını görüntülerken yakalandı. Yakalanmasının ardından bilgisayarına el konuldu. O bilgisayarın içinden 20 binden fazla istismar videosu çıktı. Yüz tanıma sistemiyle yaşları 27 ve 74 arasında değişen erkeklerden 54’ü tespit edildi.
Videolarla birlikte Gisele Pelicot’un gün içinde hiç dağılmayan uykulu hali, jinelojik sorunları, saçlarının dökülmesinin sebebi de ortaya çıkmıştı. Tam 10 yıl boyunca yaşadığı sağlık sorunlarının nedeni yaşlanması veya kötücül bir hastalık değildi. Medyanın tabiriyle “herkes”in karıştığı bir utançtı.
Yargılama başladığında Gisele Pelicot risk aldı ve anonim kalmamayı, isimsiz anılmamayı tercih etti. Utanması gereken o, 3 çocuğu ve çok sayıdaki torunu değildi, “utanç taraf yani yer değiştirmeliydi”. Gisele Pelicot, tecavüz görüntülerinin mahkeme salonunda gösterilmesini talep etti. O görüntüler izlenirken salondaki faillerin gözlerine bakmak istiyordu. Amacı artık “kurban” değil yargılayan olabilmekti.
Oldu da…
Dava 19 Aralık’ta sonuçlandı Dominique Pelicot'a 20 yıl hapis cezası verildi. Davada suçlu bulunan “herkes” farklı cezalara çarptırıldı.
Akıl almaz boyuttaki kötülüğün birçok yönüyle hafızalara kazınacağı, filmlere, suç belgesellerine, makalelere konu olacağı kesin.
Ancak, olaya tarihsel nitelik kazandıran yönü, artık yaşlı ve güçsüz görülen bir kadının kararlı duruşuyla “utancın” yer değiştirmesini sağlaması.
HEP TOSLADIĞIMIZ O DUVARIN BİR ADI VAR: KÖTÜLÜĞÜN SIRADANLIĞI
Gisele Pelicot’un ezber bozan hareketi, yeni yıla elbette biraz daha umutla, güçle bakmamızı sağlıyor.
Ancak bu umut, meselenin derininde bin yıllardır yatan vahim gerçeği de saklayamıyor: Kötülüğün sıradanlığı…
Ünlü siyaset bilimcisi Hannah Arendt’e göre bir Nazi subayı olan ve yüz binlerce insanı öldürmekten yargılanan Adolf Eichmann davasında herkes karşısında Yahudilerden nefret eden, sapık, hasta ruhlu bir cani görmeyi bekliyordu.
Ama Eichmann özel bir yeteneği bulunmayan, mesleki kariyerinde başarıyı yakalayamayan ve Nazi partisine katılıncaya kadar “sıradan” yaşayan biriydi.
Arendt’e göre kişiliğini ve düşünme yetisini teslim eden herhangi birisi kötü eylemlere katılabilirdi, dolayısıyla Eichmann gibi dehşet verici derecede normal insan, kötülüğü içselleştirebiliyor ve sıradan hale getirebiliyordu.
Pelicot davasında tecavüzden yargılanan itfaiyeci, tır şoförü, asker, güvenlik görevlisi, gazeteci, DJ ve diğerlerinin yaptığı gibi…
Arendt’in insanlığa karşı işlenen suçta “hiç kimse” olarak tanımladığı sıradan insan, Pelicot’un tecavüz davasında “herkes”ti.
Genci, yaşlısı, irisi, zayıfı, siyahı ve beyazı ile “Bay Herkes”
BİZ BURALARDA “HİÇ KİMSEYİ” DE “HERKES”İ DE İYİ TANIRIZ
Türkiye de 2024 yılını hiç kimsenin ve herkesin karıştığı olaylarla geçirdi.
Diyarbakır’ın Tavşantepe Mahallesi’nde henüz 8 yaşındayken kaybolan ve 19 gün sonra dişleri dökülmüş, bacağı kopmuş bir halde cansız bedeni bir çuvalın içinde bulunan Narin’in katili hiç kimseydi mesela.
Cinayetten sonra whatsapp grupları oluşturup cinayeti gizlemenin yollarını arayan koskoca köyden biri çıkıp da gerçeği anlatmadı.
İstanbul’da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yeni doğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden olanlar, doktorundan hemşiresine ambulans şoföründen avukatına kadar birçok meslek grubundan herkesti.
Tekirdağ’ın Malkara ilçesinde Sıla bebek defalarca cinsel istismara maruz kalıp darp nedeniyle beyin kanaması geçirdiğinde henüz 2 yaşındaydı. Kaldırıldığı hastanede 1 ay yaşam mücadelesi verdikten sonra hayatını kaybetti. Ona tecavüz edenler komşunun oğullarıydı, onlar da çocuktu. Tacizi bilerek, kızının kanlı bezini saklayarak Sıla’yı komşuya yeniden emanet eden ise anneydi. Vahşeti örtbas etmişti.
İzmir Narlıdere’de kendisine ilaç içirip tecavüz eden 69 yaşındaki bir adamdan kurtulmak isteyen 13 yaşındaki bir erkek çocuğu, mahalleden tanıdığı birinden yardım istedi. Ancak yardım istediği kişi de onun kardeşi de arkadaşları da çocuğa tecavüz etti. Toplu tecavüzü öğrenen anne faillerin evini yaktığı için hakkında dava açıldı.
Diyarbakır’da ilkokul 8. Sınıf öğrencisi yüzde 50 zihinsel engelli 14 yaşındaki kız çocuğunun babası öldükten sonra kimsesiz kaldığı için toplu tecavüze uğradığı dava 8 yıl sonra karara bağlandı. Mahkeme aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu tüm sanıklar hakkında beraat kararı verdi.
Bir gecede Cumhurbaşkanlığı kararıyla, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden çıkan Türkiye’de 2024 yılının ilk 9 ayında 296 kadın öldürüldü. Cezalandırılmaktan korkmayan zanlılar çoğunlukla eş, eski eş, takıntılı sevgili, baba, ağabeydi, bazı cinayetler de faili meçhul kaldı. Yani katil hem herkes hem de hiç kimseydi…
2025 İÇİN CESARET
Örnekler öyle çok ki…
Dünyanın herhangi bir noktasında herkesin ve hiç kimsenin el ele organize ettiği kötülüğe rastlamak çok mümkün.
Onlarca erkeğin tecavüzüne uğramış Fransız bir kadın, gizlenmeyi reddederek faillerinin gözlerinin içine bakıyor ve onların utanmasını sağlıyor.
Organize kötülük karşısında taşları yerinden oynatabilecek bu duruş, kendini mağdur ve kurban hissedenler için umut verici.
Ancak umut yetmez, cesaret gerekir.
Sağlıklı, mutlu, huzurlu ve cesaretle geçirilecek bir yıl dileğiyle…