Prof. Kıyan, Türkiye’de ve dünyadan en sık karşılaşılan ölüm nedenlerinden birinin kalp hastalıkları olduğunu ifade ederek, “Acil servislerde travma dışı ölümlerde en sık karşılaştığımız, her an atipik şikayetlerle gelebilecek hastalar kalp hastalarıdır. Asıl geliş şikayeti nefes darlığı ve göğüs ağrısı. Özellikle kadınlar, 50 yaşın üstündekiler, şeker hastalığı olanlar atipik şikayetle gelebiliyorlar. Çarpıntı hissedebiliyor. Sanki kalbim durmuş tekrar başlamış gibi oluyor diyebiliyor. Ciddi bir halsizlik şikayetiyle gelebiliyor. Mide ağrısı, sancı, karın ağrısı şikayetiyle de gelebiliyor. Keza sırta vuran ağrı, kola vuran ağrı, omuza vuran ağrı şikayetleri olabiliyor. Toplum tarafından sol taraftaki ağrı, sancının önemi artık anlaşıldı. Sol kolda ağrı varsa kalp olabilir. Sağ tarafta olması, her iki tarafta olması aslında sola göre çok daha anlamlı” dedi.
Kalp hastası özellikle 55 yaş üstü hastalarda iki hastadan birinin göğüs ağrısı, diğerinin de nefes darlığı şikayeti ile hastanelere başvurduğunu ifade eden Kıyan, genç yaşlardaki hastalara ilişkin de şu bilgileri verdi:
“Kalp krizi yaşının 30'lara kadar indiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. O nedenle biz her zaman şunu söyleriz. İster 7 yaşında ister 77 yaşında olsun acil servise göğüs ağrısıyla veya nefes darlığıyla gelen hastaları mutlaka kalp krizi olmadığını kanıtlayana kadar acil serviste tutmanız gerekir. Yaştan bağımsız olarak bazı nedenlere bağlı olarak 4-5 yaşında bazen çocuklarda bile kalp krizi görebiliyoruz. O nedenle kalp krizi şikayetleri toplum tarafından çok iyi bilinmeli, hekimler tarafından çok iyi bilinmeli ve göğsüm ağrıyor diyeni kolundan tutup takip altına almak gerekiyor. Takip ediyoruz. Mesela 4-6 saatte herhangi bir şey çıkmadı ama iş orada da bitmiyor. Diyoruz ki mutlaka kalp polikliniğine, kardiyolojik polikliniğine de gitmeniz lazım. Niye? Orada işte ayrıntılı olarak kolesterol yüksekliği var mı? Risk faktörleri var mı? Bunlar araştırılsın.”
Türkiye’de kalp hastalığı oranı yüzde 38-40
Kıyan, kalp hastalıklarının belirti vermemesinin de sık rastlanan bir durum olduğunu ifade ederek, “2023 Türkiye verilerinde %38-40 arasında değişen bir kalp hastalığı oranından bahsediliyor. Düşünün. Yani toplumda iki kişiden, üç kişiden birisi kalp hastası. Ve bilmiyor. Ve bilmiyor” dedi.
Bilimsel araştırmaların kalp hastalığının ana nedeninin kolesterol olduğunu gösterdiğini söyleyen Kıyan, kolesterolün anne karnındayken damarlarda birikmeye başladığını, anne karnında ölmüş 6-9 aylık bebeklere yapılan otopsi kapsamındaki damar kesitlerinin incelemesinde kolesterol plaklarına rastlandığını vurguladı.
Anne karnında artmaya başlayan kolesterol seviyesinin ilerleyen yaşlarda kötü yaşam koşulları ve beslenme ile yükseldiğine dikkati çeken Kıyan, kalp hastalıklarında etkili diğer faktörlerin de şeker, sigara, rafine ürünler, doymuş ve paketli ürün tüketimi olduğunu dile getirdi.
Kolesterolün tedavi edilmesiyle kalp hastalıklarından ölüm oranının da azaldığını bilimsel çalışmaların gösterdiğini ifade eden Kıyan, “Nasıl beslenmemiz lazım? Öncelikle doymuş yağlardan uzak durmamız gerekiyor. Milyonlarca takipçisi olan bazı isimler ‘yiyin kolesterolü, yiyin tereyağını, bizim atalarımız, dedelerimiz dağın tepesindeki hayvanı yediği için bir şey yoktu’ diyorlar. Ama hiç alakası yok” diye konuştu.
Neyi yememeliyiz?
Kalp hastalıklarının en büyük nedeni olan kolesterolü düşürmenin yolunun sağlıklı beslenmeden geçtiğini hatırlatan Kıyan, şu bilgileri verdi:
“Bir kere tereyağı, sade yağ, margarin, kuyruk yağı, iç yağ yani doymuş yağ oranı çok yüksek olan yağları hayatımızdan çıkartacağız. Sıfır mı? Bana göre sıfır. Zeytinyağı masum ama.. Çok Üstüne suç atılan ayçiçek yağı, mısır özü yağı bunlar da masum. Hatta bunların kalp hastalıklarını ve kolesterolü düşürme olasılığının zeytinyağından bile fazla olduğunu gösteren çalışmalar var. Elbette dozajında. Yani zeytinyağı iyiymiş diye lıkır lıkır zeytinyağı içerseniz bu sefer trigliseritiniz yükselir. Aşırı kalori alırsınız. Gene insülin direnciniz ortaya çıkar. Gene süreç kötüye gider. Ama dozajında normal gündelik zeytinyağını yerseniz bu sağlıklı. Ayçiçek yağı ile patates kızartması yapın demiyorum.”
Kıyan, sakatat tüketmenin de kolesterolü yükselttiğini dile getirerek, kırmızı et, alkol tüketimine ilişkin olarak da şu önerilerde bulundu:
“Kırmızı et haftada bir özellikle kolesterol yüksekliği olanlarda 200 gramın üstünde olsun istemiyoruz. Yağsız olsun istiyoruz ve mümkünse küçükbaş olsun istiyoruz. Yine alkolün sosyal tüketim düzeyinin üstüne çıkmaması gerekiyor. Sakatatın her türlüsünden uzak durmak gerekiyor. Onların toksik yükü de ciddi fazla. Yani hayvanın karaciğeri detoks yapar. Tüm toksinleri alır. Biz onu alıp hayvanın karaciğerini yiyoruz. Aslında orada toksik yükünü alıyoruz. Süt ürünlerinde ise kaymak istemiyoruz. Peynirin de çok fazla yağlısını istemiyoruz. Taze peyniri çok istemiyoruz. Fermente peynir bizim mesela İzmir tulumumuz oldukça idealdir.”
Selahattin Kıyan, Hindistan cevizinin de toplumdaki yaygın kanının aksine kolestrolü çok yükselttiğini dile getirdi.
Yumurtanın da sağlıklı bir ürün olduğunu ancak kontrollü tüketilmesi gerektiğini aktaran Kıyan, “Kolesterol yüksekliği olanlarda haftada beş tam yumurta. Yumurta yemezse doymadığını söyleyenler bir tam yumurta yanında ikinci ya da üçüncünün sadece beyazını yiyebilir. Günde 3-4 tane yumurta yiyen sporcular var. Çok korkutucu oranlarıyla geliyorlar” dedi.
Ne yemeliyiz?
Fonksiyonel tıp açısından değerlendirildiğinde en sağlıklı yiyeceklerin “mevsimine uygun sebze ve meyveler” olduğunu söyleyen Kıyan, porsiyon büyüklüğünün de büyük önem taşıdığını dile getirdi.
Kıyan, en sağlıklı yiyeceklerin bile çok tüketildiğinde zararlı olduğunu dile getirdi.
Beyaz etin de sağlıklı beslenmede yer bulduğunu anlatan Kıyan, “Akdeniz diyetinde süper tahıllar önemlidir. Ama beyaz un değil, beyaz ekmek değil veya beyaz unlu ürünler değil. Tam buğdaylı olan ekmekler yine bunlarla birlikte keten tohumu, üzüm çekirdeği, çörekotu, yulaf bunların hepsi gerçekten bizim süper tahıl dediğimiz gruptur” dedi.
Selahattin Kıyan, tamamen glutensiz beslenmenin de metabolizmada bozukluklara yol açabileceğini, dozunda sağlıklı lif tüketmenin de önemli olduğunu vurguladı.
Kalp hastalıklarında Koronavirüs aşıları etkili oldu mu?
Özellikle sosyal medyada sıkça gündeme getirilen “Koronavirüs aşılarının kalp hastalıklarına yol açtığı” iddialarına ilişkin olarak de değerlendirmede bulunan Kıyan, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Şimdiye katar tam altı kere her aşıyı vurulmuş biri olarak her tarafımdan bir kalp hastalığı çıkması gerekiyordu. Özellikle sosyal medyada bu tip algıları yayanlar hep aynı grup üyeleri. Aşı karşıtları, kolesterolü yiyin, hiçbir şey olmaz diyenler ve gluten tüketmeyin diyenler. Üçlü
çete diyelim ona. Ama bunlar saçmalık. Bu üç saçmalığı söylenin kapısından bile geçmeyin. Çünkü bilim bunu söylemiyor gerçekten. Aksini söyleyenler tüm fonksiyonel tıp doktorlarını da töhmet altında bırakıyor, sıkıntıya sokuyor. Çünkü biz ne yaparsak yapalım bilimin ışığında yapmak zorundayız, filmin ışığında değil.”