Radyoaktif Skandal yazı dizimizin ikincisini, gözaltına alınmamız ve bilgisayar ile telefonumuza el konulması nedeniyle gecikmeli olarak sürdürüyoruz. Kaldığımız yerden devam edelim… Birlik Sağlık Sen Muğla İl Başkanı Abdullah Gül’ün Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı suç duyurusu ile Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nükleer Tıp Merkezi’ndeki tiroit sintigrafisinde insanlara yüksek dozda radyoaktif madde verildiği iddiası gündeme gelmişti. Bu iddia Sağlık Bakanlığı’nın başlattığı müfettiş incelemesinde de doğrulanmıştı. Ancak müfettiş olayın yargıya intikal ettirilmesine gerek duymamıştı. Soruşturmanın gecikmesi sayesinde Nükleer Tıp Merkezi’nde hizmet alımı yapan MNT Sağlık Hizmetleri A.Ş. 36 aylık ihaleyi 120 milyon TL’ye aldı. Bu ihaleden sonra şirkete ihale yasağı geldi.
Birlik Sağlık Sen Muğla İl Başkanı Abdullah Gül’ün Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı suç duyurusu ve sunduğu belgelere göre; skandal yüksek doz radyoaktif madde verilmesiyle sınırlı değil.
HASTALAR GEREKEN TEDAVİYİ ALAMADI
Hastanede görev yapan Radyasyon Onkoloji uzmanı Doç. Dr. Osman Kupik, Prof. Dr. Mustafa Yılmaz ve Dr. Öğretim Üyesi Ozan Kandemir, Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimliği’ne 2 Ocak 2024’te verdikleri dilekçede kalp sintigrafisi çekimleriyle ilgili de iddialarda bulundu.
Kalp sintigrafisi çekimlerinde hastaların büyük kısmının sonuçlarının normal çıkmasından şüphelendiklerini anlatan doktorlar şöyle yazdı: “Uzun süredir farmakolojik ajan kullanılarak myokard perfüzyon sintigrafisi yapılan hastaların çok büyük bir bölümünün farmakolojik stres görüntülerinin normal gelmesi üzerine bu durumu araştırdık. Ne yazık ki hastaların bir kısmına adenozin enjeksiyonu yapılmadığını tespit ettik.”
Doktorlar hizmet alımı firması tarafından gönderilen ilaçların sayımını yaptıklarını ve ilaçların büyük bölümünün hastalarda kullanılmadığını tespit ettiklerini öne sürdü. Bu ilaç kullanılmadan sintigrafide koroner arter hastalığının tespit edilemeyeceğini anlatan doktorların dilekçesi şöyle devam etti: “Bu durumda tetkiki normal raporlamışızdır. Bu durumda hasta alması gereken tedaviyi almadan hayatına devam etmektedir. Belki de bu hastaların bir kısmı bu süre içerisinde vefat etmiştir, bilmiyoruz.”
Doktorlar bu uygulamanın yapılmamasına karşın fatura edildiğini belirterek kamu zararı oluştuğunu da dilekçede anlattı.
SGK’YE GERİ ÖDEMESİ YÜKSEK İLAÇ FATURALANDIRILDI
Birlik Sağlık Sen Muğla İl Başkanı Abdullah Gül’ün suç duyurusunda doktorların bir başka tespiti de yer aldı. Dinamik Böbrek Sintigrafisi için iki farklı kit kullanıldığı anlatılan suç duyurusu şöyle devam etti: “Bunlar DTPA ve Mag-3’tür. Her iki maddenin maliyeti ve SGK geri ödeme tutarı farklıdır. DTPA daha ucuzdur ancak Mag-3’ün geri ödemesi daha fazladır. 2020 Ocak ayından 2023 Kasım ayına kadar raporlanan tüm dinamik böbrek sintigrafileri Mag-3 olarak faturalandırılmıştır. Geriye dönük hasta görüntüleri bilirkişi incelemesi sonucunda birçok hastada kullanılan maddenin DTPA olduğu anlaşılacaktır.”
İddiaya göre Nükleer Tıp Merkezi’nde hizmet alımı yapılan şirket personeli hastalara 1.173 TL geri ödemeli DTPA kitini kullandı ancak 1.750 TL’lik Mag-3 kiti kullandıkları yönünde fatura düzenleyerek kamu zararına neden oldular. Sağlık Bakanlığı müfettişi hazırladığı raporda kalp sintigrafisi ve dinamik böbrek sintigrafisi hakkındaki iddiaların sübuta ermediğini belirtti. Suç duyurusu ile bu iddialar tekrar soruşturulacak.
Doktorların tutanak ve dilekçesinden sonra Sağlık Bakanlığı müfettişinin incelemesi sürerken ilginç gelişmeler yaşandı. İddiaya göre; MNT Sağlık Hizmetleri A.Ş.’nin personeli olan teknisyenler, haklarında adli sürecin başlamasını engellemek için planlar yaptı. Bir teknisyen, kurdukları WhatsApp grubundaki yazışmaları doktorlara ve müfettişlere verdi. Bu WhatsApp yazışmaları Abdullah Gül tarafından Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı’na da sunuldu.
YAZIŞMALARDA SUÇLARIN BİR KISMI İTİRAF EDİLDİ
İddiaya göre bu WhatsApp yazışmalar şöyle:
M.M: Evet bence de öyle yapalım.
E.E: Hepimizi bir hayatı var. Bunun uzaması aşırı kötü olur. İş bulunur bulunmaz ama daha uzamasın.
Bir teknisyen bu grupta şöyle yazıyor: “Bana kaç defa ‘Efora girdin perzantin zamanı sen var mıydın’ diye sordular. Ozan hoca ‘Adozini nasıl yapıyordun sen’ diye sordu. Eğer bunu da öğrendilerse işin içinden asla çıkamayız, tamamen bittik.”…
M.M: Biz istifa edelim diyeceğiz işte. Bizim ile çalışmak istemiyorlar zaten.
E.E: Bence de yeter ki uzamasın diyelim. Biz bunları ödeyemeyiz diyelim.
Bir başka teknisyen ise kalp sintigrafisi konusundaki inceleme hakkında şöyle yazıyor:
“Adam bir koli EKG koymuş odaya. Sen görmedin mi? Ben dosya götürmeye korkuyorum artık.”
Ö.A. yanıt yazıyor:
“Yok ben dikkat etmemişim. Baksın hepsine. Bir şey elde edemez. EKG’ye bakıp ne anlayacakmış.”
Bir başka teknisyen:
“Aynen öyle hiçbir şey yok EKG’lerde.”
Bir başka teknisyen:
“Herkese aynı etki vermez ki.”
Ö.A: “Yok anjiyolar yanlış çıkıyormuş. Öyle diyorlardı.”…
Teknisyen M.M. devamında şöyle yazıyor:
“Onları yırtıp atmadık mı abi biz.”
Ö.A: “Neyleri.”
E.E: “Çok eskileri, atmıştık.”
Ö.A: “Attık.”
M.M: “Adozinden memnun değillerse biz ne yapalım.”
Doktorlarla yapılacak görüşme öncesinde teknisyenlerin WhatsApp grubunda M.M. şöyle yazıyor: “Tamam işte biz diyeceğiz ki ‘Hocam siz ne istiyorsanız artık onu yapacağız. Gitmemizi istiyorsanız da hemen gidebiliriz. Yeter ki adliyeye adliyeye gitmesin’ diyeceğiz.”…
Z. isimli teknisyen: “Aşağıdaki bölümde olduğu gibi değil dimi artık veriliyor şu lanet şey.”
M.M: “Z. şu mesajları atma Allah aşkına.”
Savcılığa sunulan bu yazışmalarda suçun bir bölümünün itiraf edildiği öne sürülüyor ancak bu konuyu savcılık soruşturması netleştirecek.
Elbette bu skandal sadece hastanedeki birkaç teknisyene yüklenemez. Bu teknisyenlere eğitim vermek ve denetlemekle sorumlu olanların soruşturulması gerekiyor. Hem teknisyenlerin çalıştığı hizmet alımı yapılan şirketin hem de hastanenin sorumluluğu var. Üstelik MNT Sağlık Hizmetleri A.Ş. özel ve devlet hastanelerinde onlarca Nükleer Tıp Merkezi’nde hizmet veriyor. Buraların da denetlenmesi gerekiyor.
(Birgün-Timur Soykan)