İzmir’e yine zor günleri yaşamak düştü…
Oysa ki İzmir barışın şehri oldu her zaman, aynı zamanda insan haklarını korumanın, kadının ve erkeğin özgür yaşamına saygı duymanın, çocuklarını milli duygularla yetiştirmenin, emekçinin hakkına sahip çıkmanın şehri oldu.
Bundan hiç vazgeçmedi.
İnsanlarını bütün bu insani değerlerle yetiştirmenin ödülünü de, yurt dört bir yanına dağılan İzmir kökenli vatandaşlarının başarılarıyla aldı.
İzmir yıllardır en iyi konuşan insanlarıyla gurur duyuyor. En başarılı sunucu ve oyuncuların İzmir’den çıktığını bilmeyen yok. Bu alanda İzmirlilerin egemenliği var neredeyse…
Milli mücadeleyi başlatan ve bitiren şehir olma onurunu her zaman korudu. Hatta bu konuda hiç taviz vermedi. Bu nedenle oylarını Atatürk’ün kurduğu partiye vermekten hiç geri adım atmadı. 2000’li yılların öncesinde sağ kökenli partilere oy verse de, 2000’li yıllardan sonra bu, tek partiye dönüştü, sadece CHP… Bu konuda zaman zaman parti yönetimlerince ikinci plana düşürülse de, oy verdiği parti yönetimi tarafından “çantada keklik” görülse de sineye çekti, hakkının verilmesini bekledi.
İnsan haklarına değer verdi, ölümüne korudu. Diğer şehirlerden gelen hiçbir Türk vatandaşına sırtını dönmedi, hakkını korudu, kucakladı, onları asırlardır büyüttüğü gelenekleriyle sarıp sarmaladı, İzmirli yaptı.
İzmir’de kadın özgürdür, erkek özgüvenlidir. Kimsenin giyimine, fikrine karşı çıkış yoktur İzmir’de, saygı duyar, benimser. Hiçbir erkek, kadının serbest giyimine dönüp bakmaz, rahatsız etmez. Kapalı kadını eleştirmez. Tek şart Atatürk’ün Cumhuriyeti’ne sahip çıkmalarıdır.
Çocukları Milli duygularla yetişir. Türkiye Cumhuriyeti’nin en Atatürkçü şehridir İzmir… Çocuklar, daha küçük yaşta Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılıkla büyür. İlk eğitimlerini ailelerinden alır, sonra okullardan… Bayrağı hayatı, özü, vatanı ise bölünmez bütündür.
Ve emekçilerimiz… Hayatlarını bilek gücüyle, akılla, alın teriyle kazanır İzmirliler, bunun değerini de çok iyi bilirler. Çünkü büyük bir çoğunluğu emekçidir İzmir’in… Biliniz ki, Türkiye’de 1 Mayıs işçi bayramı ilk kez İzmir’de kutlanmıştır, 1905’te İzmir’de, Basmane Meydanı’nda… Yaşım 60’ı geçkin, bir-iki dönem dışında hiçbir zaman belediye ile emekçiler arasında bir hak mücadelesi olmadığına tanık oldum. İşçinin hakkı neyse belediyeler çalışanlarına vermiştir. Hem de diğer büyükşehirler gibi geliri yüksek bütçelere dayanmamasına rağmen…
***
Pe ki yaşam kalitesi bunca yüksek olan İzmir, neden 8 gündür acı çekiyor, barışı kucaklayan insanları neden zorluk yaşıyor?
Bence yanıtı basit… Hedefe konan bir şehirden söz ediyoruz.
Önce SSK’ya borcu olduğu için İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin tüm gelirlerinin neredeyse üçte 2’sinin devlet tarafından kesilmesiyle başladı her şey…
2024 yılında İzmir’e başkan seçilen Sayın Cemil Tugay, neredeyse nefes alamadı.
İktidarın dört bir yandan sıkıştırdığı İzmir’i, zor günlerin beklediğinin ilk hareketiydi bu…
Çok başarılı projelerle İzmir’e hayat vereceğini müjdeleyen Tugay rahat bırakılmadı. Nereye el atsa karşısına iktidar çıktı, ele kolu bağlandı.
Partisi CHP’de, İstanbul’u ve başkanını bitirmeyi hedefleyen ve kenti ablukaya alan iktidarın ataklarını karşılamakla uğraşırken Tugay yalnız kaldı ancak direndi… Zorluklardan güç aldı.
Tam yeni projelerini kısıtlı maddi imkanlarıyla harekete geçirmeye, İzmirlilerden güvenoyu almaya başlamışken, DİSK’e bağlı Genel –İş Sendikası’nın grev kararıyla, birçok çalışmasını ertelemek zorunda kaldı.
23 bin belediye işçisi greve gitti. İzmir’de hayat durdu. Barış sevdalısı İzmirliler, hayatlarında hiç ummadıkları bir direnişle karşılaştılar.
Sendika sert tutumundan hiç geri adım atmadı.
Belediye otobüsler çalışmadı, çöpler toplanmadı, hayatını kaybedenlerin yakınlarına, en azından tavuk-pilav ve pide desteği veren belediye yemekhaneleri kapandı ve daha birçok hayati çalışma işçiler tarafından yapılmadı.
İşçi, ekmeğini veren İzmirlilere, “Önce benim hakkım” diyordu.
Bunu isterken de, çalıştığı belediyenin maddi imkanlarını zorlayan tekliflerinde ısrar ettiler.
İstedikleri rakamlar çok yazılıp çizildi, bir daha burada açma niyetim yok.
Bununla da kalmadılar, bir yöneticileri İzmirlilere “zibidi” deme cüretini gösterdi, bir diğeri de oyla tehdit etti.
Onun “500 bin oyumuz var, bak AKP’ye geçeriz” tehdidi, artık geçersiz. Çünkü 2024 yerel seçimlerinde oluşan CHP-AKP arasındaki oy farkı, bugün artık 2 milyona çıkmıştır çoktan…
O dönemde CHP değişim geçirmişti, halk çekimser kaldı önce, birçoğu oy kullanmaya gitmedi.
Şimdi ise durum farklı; sendika AKP’ye yanaşma tehdidini savuruyorsa, hak çabasını siyasete devşirme yolunu seçiyorsa İzmirlilerden şiddetli bir tokat daha yer.
***
Bakın işçi-emekçi arkadaşlarım.
35 yıllık gazeteciyim, bu süreçte çok şey gördüm, yaşadım. Sadece sendikalarda değil, belediyelerle yaşanan haksızlıkları da, ücret eşitsizliğini de iyi bilirim.
Daha iyi bir ücretle çalışmak, emeğinizin hakkını almanız hakkınız. Buna kimse engel olamaz.
Ancak sendikanın direniş alanları sadece İzmir mi? Türkiye yangın yeri, neden sadece İzmir’de hak mücadelesi veriyor, 22 bin liraya asgari ücretle çalışan emekçi arkadaşlarınızın hakkını da savunmuyorsunuz?
Neden DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu çözüm için devreye girmiyor?
Neden… Neden?… Pis kokular geliyor burnuma…
Dün gece umudum vardı güzel bir gelişme için… Ancak İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın uzlaşma sağlanamadığını, bir miktar daha iyileştirme yapmalarına karşın sonuç alamadıklarını belirten konuşması ve “benim açımdan görüşme yolu kapanmıştır” sözleriyle umudumu kırıldı.
Bayram öncesi bir kez daha İzmirlilerin “mağduriyet” yaşayacak olması derinden yaraladı beni…
İzmirliler bu yaşadıklarını unutmaz bilesiniz.
Birkaç gündür sağda solda duyduklarım, dün akşam evime gelen konuklarımın “yeter artık bunu hak etmiyoruz. Gerekirse biz çalışırız. Çöp toplar, sokağımızı temizler, otobüs kullanırız. Başkan Tugay’ın yanındayız” sözleri, işin ciddiyetini ortaya koyuyor.
Sözün özü, hiçbir hak mücadelesi, halkı yanına almadan başarılı olamaz.
İzmirliler sendikaya tepkili…Asıl patron İzmirlilerdir çünkü...
Başkanları Cemil Tugay’a sahip çıkıyor ve "onun yanındayız” diyorlarsa vardır bir bildikleri...
Toplu sözleşme sürecinin daha ilk başından tutarlı bir liderlik kimliği ortaya koyan Sayın Cemil Tugay’ı ben de destekliyor ve başarılar diliyorum.
Baştan bu yana yönettiği kurumun gerçeklerini ortaya koydu, tutarlı davrandı, kimseye yalakalık yapmadı, hak mücadelesine saygılı olduğunu sık sık yineledi.
Önceleri yalnız kaldı, CHP lideri Özgür Özel bile bir süre sessizliğe büründü, ancak İzmirlilerin hakkını korumak için taviz vermeyen direnişi sayesinde, sesini duyurdu, CHP İzmir İl Başkanlığı ve diğer belediye başkanları da yanında saf tuttu.
Bence başarılı bir sınav verdi, halkı yanına çekti.
***
Son sözüm yine sendika yöneticilerine:
İzmir Büyükşehir Belediyesi bütçesi çerçevesinde, iyileştirme yapacağı sözünü veriyor, önümüzdeki aylarla da düzeltme yapacağını belirtiyor.
Gelin inadınızdan vazgeçin. Yaşadığınız özgür toprakların insanlarını mağduriyet yaşamasına son verin.
Daha da büyür, güçlenirsiniz. Haklarınız baki, elbet kavuşursunuz.
Talep ettikleriniz Büyükşehir belediyesinin bütçesini aşıyor, gerçekler ortada… İstedikleriniz olursa önce diğer belediye çalışanları maaş alamaz hale gelir, sonra da siz…
Yaşanmış örnekleri var.
Vatandaşların ekonomik krizde boğulduğu bir dönemde, siyasetin karanlık dehlizlerinde kaybolmayın.
Bugüne kadar İzmir Valiliği’nin grevi ertelememesi, polisin sizi engellememesi, ortada dönen dolaplar konusunda size bir ipucu vermiyorsa, başka ne denir?
İktidarın yönettiği şehirlerde böyle rahat greve çıkabilir miydiniz önce onun düşünün.
Bu güzelim şehri, insanlarını harcamayın.
Şu kesin, halkın desteğini almadan başarılı olamazsınız. Öyle de oldu, halk diretti, anlaşma sağlandı.
Bu aynı zamanda yüzde 30 zam teklifini sendikaya kabul ettiren Başkan Cemil Tugay'ın başarısıdır..
----
Hürol Dağdelen
04.06.2025