Türkiye’de yerel yönetimlerdeki demokrasi deneyimi genel yönetiminkinden önce başladı.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri’ne bağlı Osmanlı Arşivi’nde tespit edilen bir belgede, Osmanlı Devleti’nin 25 Kasım 1867’de İzmir’de bir belediye dairesi kurulmasına izin verildiği yazıyor.
Söz konusu belgede Levanten tüccar ve sermaye sahiplerinin de Belediye Meclisi’nde temsil edilmeleri gerektiği konusunda bir vurguya da yer veriliyor.
İzmir’de belediyenin resmen kuruluş süreci 25 Kasım 1867 tarihinden itibaren ilan edilmiş, 1868 yılında ise gerekli düzenlemelerin yapılmasıyla İzmir Belediyesi çalışmalarına başlamış.
Genel yönetim de ise ilk defa bir meclis (Meclis-i Mebûsan) ilk kez 13 Aralık 1877'de toplandı. Osmanlı-Rus Savaşı gerekçe gösterilerek 14 Şubat 1878'de kapatıldı. Bir kez daha açılması ancak 31 yıl sonra 23 Temmuz 1908'de oldu.
İzmir’deki yerel yönetimdeki meclis deneyimi genel yönetimdeki deneyime 40 yıl fark atıyor.
***
İzmir’de yerel yönetimde günümüze kadar gelen 158 yıllık bir deneyim var. Elbette iyi işler de kötü işler de var.
Ama şurası çok açık ki Türkiye’de denetime en açık yönetimler belediyeler oluyor.
İzmir belediyeleri ise 25 yıldır genel yönetime muhalif partili belediye başkanlarıyla yönetildikleri için 365 gün denetim altında icraat üretmeye çalışıyor.
Belediyelerdeki icraatlarla ilgili müfettiş raporları sürekli gündem. Türkiye’nin en büyük kenti İstanbul da dahil 13 belediye başkanı icraatları nedeniyle aylardır hapiste.
Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de İZBETON kooperatif davası nedeniyle aylardır özgürlüğünden yoksun.
Her gün de muhalif CHP’li belediyelere yeni bir operasyon yapılıyor. Ama belediyelerin 10 katı bütçeleri yöneten bakanlıklarda ya da genel müdürlüklerle ilgili tek bir soruşturma bile yok.
***
Bunlar yaşanırken İzmir’de de aylardır belediyelerde İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin denetimleri devam ediyordu.
Nihayet dün bu denetimlerin sonuçları açıklandı. Ayrıntılarını Egeli Gazete de dahil çok sayıda yayın organında okudunuz. Okumadıysanız da arama sekmesine “Sayıştay” yazarsanız bulursunuz.
Belediyelerle ilgili Sayıştay raporları her yıl ekim ya da kasım ayında yayınlanıyor. Hemen her yıl önemli eksikler, yanlışlar ve usulsüzlükler kamuoyuna duyuruluyor. Bunlar arasında aynı konudaki mal, hizmet alımı ya da yapım işlerinin bölünerek ihale yapmadan verilmesi gibi çok önemli konular var.
Bu önemli konularda belediyelerin gereğini yapması elbette şart.
***
Ama bu yıl yayınlanan raporlarda önemli bir fark var.
Sayıştay müfettişleri her yıl denetimlerde 20, 30 ya da bilemediniz 40 bulgu sıralardı.
Ama bu yıl İzmir Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kuruluşlarıyla ilgili tam 160 bulgu var.
Belediye zaten bir yıl içinde aşağı yukarı bu kadar büyük iş yapıyor. Yani İçişleri Bakanlığı müfettişi neredeyse belediyenin yaptığı her işi “usulsüz” diye rapora eklemiş.
İlçe belediyelerinde de durum çok farklı değil.
Bu kadar çok madde eklenmesi dikkatlerin raporlardaki çok önemli maddelerden de uzaklaşmasına neden oluyor.
Bu durum böyle devam edecekse belediye başkan koltuğunun yanına bir de müfettiş koltuğu koyulsun daha iyi.
Bu durum seçilmiş belediye başkanın yetkilerinin atanmış Sayıştay müfettişi marifetiyle sınırlandırılmasına yol açar.
Şu an belediyelerde fiilen yapılanın bundan farkı kalmadı.