EGELİ GAZETE-İzmirli Gazeteciler Mustafa Yılmaz ve Ümit Yaldız Egeli Gazete’de gündemdeki konuların perde arkasını araladı. İzmirli merkezli araştırma kuruluş İntegral’in de Genel Koordinatörlüğünü yürüten Ümit Yaldız, belediyelerdeki işçi krizine değinerek, “Devlet alacaklarında yüzde 48 gibi bir faiz olabilir mi? Belediye de devlet değil mi? Belediye devlet, SGK da devlet. Devletin bir kurumu diğerinden yüzde 48 faiz alır mı? Sorun buradan kaynaklanıyor. Tefeciler almıyor yüzde 48 faiz. Belediyeler faiz ödemekten maaş ödeyemiyor şu anda” dedi.
YENİ BAŞKANLARA O SÖZLEŞMELERİ İPTAL YETKİSİ VERİLMELİ
Konak Belediyesinde 25 yıl sonra grev yaşandığını hatırlatan Yaldız, “Belediyelerde kadrolarla ilgili sorun var. Her parti kongresi döneminde kadrolarda yüzde 10’luk bir artış oldu. Bir İzmirli olarak, bir gazeteci olarak belediye ile işçiler arasındaki problemleri okumaktan, konuşmaktan, izlemekten, görmekten, sonuçlarına katlanmaktan bıktık. Biz İzmir’in sorunların konuşamayacak mıyız? Çünkü Konak grevinde çöpleri alamadılar. Çalıştığımız alanlarda neredeyse burnumuza mandal takarak gezecektik. Oysa biz bu CHP’li belediye başkanlarını ne umutlarla seçtik. Her biri böyle Süpermen kıvamında aday adayıyken dolaşıyordu. Onu yapacağız, bunu yapacağız, kurtaracağız, çok mutlu olacaksınız. Ama bakıyorsunuz, daha maaşları ödeyemiyorsunuz. Şuna katılıyorum, aday olamamış bir belediye başkanının kendisinden sonraki yılları kapsayan hiçbir sözleşmeyi imzalamaması etik olarak gerekir. Bunu Aziz Kocaoğlu da yaptı. Bu sadece Tunç Soyer’in yaptığı bir şey değil. Aziz Kocağlu da giderek 15 yıl boyunca vermediği oranlarda toplu iş sözleşmesi imzalayarak Tunç Soyer’e bıraktı. Ama o dönemde belediyenin durumu o kadar vahim değildi. Maaşlar rahat ödenebiliyordu. Sadece toplu iş sözleşmesi de değil. İmar planı, uluslararası kredi gibi sonraki dönemleri bağlayıcı belgelere de imza atmamalı giden başkan. Böyle bir şey yapılıyorsa bile bir yasal düzenlemeyle yeni başkana buna itiraz etme, bunu hukuken geri çevirme hakkı tanınmalı. İş doğru yapıldıysa devam ettirebilir ama bu toplu sözleşme rafa kaldırma, iptal etme hakkı olsaydı Cemil Tugay’ın biz bugün bunları yaşamayacaktık.”
MERKEZİLEŞMEYE GİDİLİYOR
Yaldız, “Tek sorun bu da değil. Hükümet baskıları arttırıyor. Silkeleme devam ediyor. Yönetemiyorlar, bütçeler açık vermeye başladı. Kredi faizleri çok yüksek. Devlet alacaklarında yüzde 48 gibi bir faiz olabilir mi? Belediye de devlet değil mi? Belediye devlet, SGK da devlet. Devletin bir kurumu diğerinden yüzde 48 faiz alır mı? Sorun buradan kaynaklanıyor. Tefeciler almıyor yüzde 48 faiz. Belediyeler faiz ödemekten maaş ödeyemiyor şu anda. Bunun görülmesi lazım. Sebep ne? Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu kadar belediyeyi alması. Belediyelerin üçte ikisini aldınız, AK Parti’nin elinde belediye kalmadı. Şu anda yerel yönetim yasal düzenlemesi konuşuluyor. Yerel yönetimlerin çöp toplayan, bahçe sulayan, park yapan bir hale dönüştürülüp, diğer yetkilerinin Bakanlık uhdesini alınacağı nedeyse yarı kuyyum bir düzene geçileceğinden bahsediliyor. Merkezileşmekten bahsediliyor” ifadelerini kullandı.
19 MAYIS’TA YAPILAN BİR BÖLGE MİTİNGİYDİ
Yaldız, “Bu bir İzmir mitingi değildi. Bölge mitingiydi. Mitingin hazırlık aşaması da böyleydi. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı ruhuna da uygun düşecek şekilde İzmir’in siyasal kimliğine, ideolojik altyapısına da uygun bir biçimde bir kent tercihi yapılmış anlaşılan. Bu mitinge davet sürecinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel, hem televizyonlardaki açıklamalarında hem de mitingden bir, iki gün önce Aydın’da, Kuşadası’nda, Didim’de yaptığı açıklamalarda, oranın yerel halkların da Gündoğdu Meydanı’na davet etmek suretiyle tüm Türkiye’yi Gündoğdu’ya beklediklerini söyledi. Yani bir İzmir mitingi yapıyoruz gibi bir açıklama değil. Silivri’deki siyasi tutsakları anımsamak, oraya dikkat çekmek, farkındalık yaratmak için yapılan bir iş bu. İzmir’de yapılan mitingler, özellikle de CHP mitingleri artık birbiriyle yarışıyor. Biz bunları daha önceki CHP ya da AK Parti mitingleriyle görece karşılaştırabiliriz. CHP bir karşılaştırma yapmış. Meşhur bir Rock Grubu’nun şarkısıyla AK Parti ve CHP mitingini karşılaştırmış. İkisi çok farklı ruha sahip, birisi yerel seçimlerde AK Partinin yaptığı bir miting. Onun karşısında CHP’nin 19 Mayıs mitingi. Ama bu bir bölge mitingi. Bölge mitingi olmasını kolaylaştıran etmenler var. CHP artık tüm Ege Bölgesi’nde ve tüm Batı’da hakim. Kütahya, Uşak, Afyonkarahisar, Balıkesir, Manisa ve Denizli de artık CHP’de. Daha önce İzmir, Aydın ve Muğla vardı CHP’de. Tüm Ege’nin itirazını İzmir’den göstermek üzere bir hazırlık yapıldı. Yoksa üç günlük tatil nedeniyle İzmir’in önemli bir kesimi de sayfiyeye kaçtı” diye konuştu.
CHP İZMİR’DE BİRLİK YOK, ÇATIŞMA VAR
Yaldız şu görüşleri dile getirdi: “Bir de şöyle bir durum var. 19 Mayıs’ta yapılan mitingi CHP’nin 2 yıl önceki Cumhurbaşkanlığı seçimiyle karşılaştırıldığında şöyle bir durum vardı. O miting meydanında 4-5 genel başkan yardımcısı vardı. Muharrem İnce’nin aday olduğu mitingi Cumhuriyet Meydanı’ndan izledim. Çok daha büyük yoğunluk vardı. Bu mitingde İzmir Ticaret Odası’na kadar bir yoğunluk vardı. Sonrasında daha düşük yoğunluklu bir kalabalık vardı. Ayrıca bu kadar kalabalığın toplanması kimse için sürpriz değil. Bu mitingi hükümeti baskı altına almak için yapıyorsun. Halk sizi onaylamıyor demek istiyorsun. Peki Hükümet ya da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Gündoğdu’da toplanan böyle bir kalabalıktan etkilenir mi? Ama aynı Erdoğan Yozgat’taki 3 kilometre traktör kalabalığından etkilenmiştir. Aynı Erdoğan Konya’daki Selçuklu Meydanı’ndan etkilenir. Samsun’dan, Van’dan etkilenir. Ama İzmir’den etkilenmez. Çünkü İzmir zaten hazır. Bir düdük çalındığında Kordon’a toplanabilecek 200-300 bin kişi zaten var İzmir’de. Ben CHP’nin İzmir’in duygusuna yeterince girebildiğini düşünmüyorum. Allah’tan bunu bir bölge mitingi yaptılar. Oralardan gelenlerle kalabalık toparlandı. Mitinle ilgili sayılar dışında akılda kalan ne var? Özgür Özel’in ulusal basına çıkması, sosyal medyada tartışılması ne kadar oldu İzmir mitingiyle ilgili. Bir İzmir milletvekilinin transferi var. O bile konuşulmadı. Deva Partisi’nin İl Başkanlığından gelen Seda Kaya Ösen CHP rozeti taktı. Hiçbir şey konuşulmadı. Ben ne hatırlıyorum bu miting sürecinden. Veli Ağababa’nın bilardo oynarken İzmirli siyasetçilerin hayran hayran baktığı Güzelbahçe fotoğrafı. Bir de Egeli Gazete’nin yapay zekayla yaptığı 2 milyona yakın kişi dediğiniz fotoğraf. İçerikte ne konuşuldu, kim hangi mesajı verdi, bunlar gündem olmadı. Bakıyorum, videolar paylaşılıyor. Cemil Tugay’ın paylaştığı videoda Şenol Aslanoğlu yok. Şenol Aslanoğlu’nun paylaştığı videoda Cemil Tugay yok. Ben bir gazeteci olarak da bunları irdeliyorum. Bir birlik yok. İzmir’de bir çatışma var. Parti içinde başka sorunlar da var.”
GEREKSİZ BİR RİSK ALINDI
CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu döneminde bir Millet İttifakı masası kurulduğunu hatırlatan Yaldız, “Herkes bir biçimde oynanın oyunun içine sokuldu. Orada Kemal Bey’in adaylığı dışında çoğu iş doğruydu. Toplumsal muhalefetin siyasal muhalefet adı altında tek bir şemsiyeye dönüştürülmesi doğruydu. CHP iki yakasını bir araya getirdiği gibi muhalefetin diğer yakalarını da bir araya getirebiliyordu. Şu an CHP, kendi iki yakasını bir araya getiremiyor. Mesala, Mansur Yavaş niye yoktu İzmir’deki mitingde? Mansur Yavaş, kürsüye çıksa ateşli bir konuşma yapsa İzmir’de ciddi bir kitleyi etkilerdi. İzmir’de ciddi bir Mansur Yavaş hayranı kitle var. Davet mi edilmedi? İkna mı edilemedi? İstanbul sürecinin ana sloganı ne? Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz. Ana slogan bu. Şimdi İzmir’de neredeydi diğer aktörler? Ümit Özdağ Silivri’de değil mi? Ümit Özdağ’ın partisinden birisi çıkarılamaz mıydı? Bırakın onu CHP kendi içindeki renkleri, desenleri bir araya toplayamıyor. İzmir’de İYİ Parti’nin hatırı sayılır bir oyu var. İYİ Parti muhalefette değil mi? İYİ Parti’nin Genel Başkanı İzmir milletvekili. Davet edilse gelmez miydi? İktidar partisiyle mücadelede sadece CHP ideolojisiyle zaten yüzde 25’in ötesine taşıyamazsın. Burada bir güç zehirlenmesi var. Bu da giderek işi sönümlendiriyor. 19-30 Mart arasında 11-12 günlük protestolar, boykotlar, mitingler, Saraçhane ruhu dağılıyor. Mitinglerin böyle bir tehlikesi de var. Biz bunu Cumhuriyet mitinglerinde gördük. Cumhuriyet mitinglerinde en son yine final İzmir’de yapılmıştı 2007 seçimleri sürecinde. Yani muhalefetin enerjisini sönümlendiriyor, yok ediyor. Yani vatandaş şu duyguyu hissediyor, elimi bayrağımı aldım, gittim, Cumhuriyet sloganları attım, görevimi yaptım diye düşünüyor. Bu sefer iş siyasal mücadeleye dönüşmüyor. Böyle bir tehlikesi de var. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İzmir’de 2 milyon kişiyi tüm Ege’den otobüslerle İzmir’e toplamak yerine Bayburt’ta 20 milyon kişilik miting yapsaydı daha fazla ses getirirdi. HDP’nin destek vermediği Van mitinginden başarıyla çıktı CHP. Oralarda yaptığı işleri başarılı buluyorum. İzmir’de gereksiz bir risk alındı. Sadece sayıları konuşuyoruz” dedi.
BELEDİYELERDEN DEVLETİN ALDIĞI FAİZİ TEFECİLER ALMIYOR: MAAŞLAR ÖDENEMİYOR
İzmir’de belediyelerde yaşanan işçi krizine değinen Ümit Yaldız, “Konak Belediyesinde 25 yıl sonra grev oldu. Belediyelerde kadrolarla ilgili sorun var. Her parti kongresi döneminde kadrolarda yüzde 10’luk bir artış oldu. Bir İzmirli olarak, bir gazeteci olarak belediye ile işçiler arasındaki problemleri okumaktan, konuşmaktan, izlemekten, görmekten, sonuçlarına katlanmaktan bıktık. Biz İzmir’in sorunların konuşamayacak mıyız? Çünkü Konak grevinde çöpleri alamadılar. Çalıştığımız alanlarda neredeyse burnumuza mandal takarak gezecektik. Oysa biz bu CHP’li belediye başkanlarını ne umutlarla seçtik. Her biri böyle Süpermen kıvamında aday adayıyken dolaşıyordu. Onu yapacağız, bunu yapacağız, kurtaracağız, çok mutlu olacaksınız. Ama bakıyorsunuz, daha maaşları ödeyemiyorsunuz. Şuna katılıyorum, aday olamamış bir belediye başkanının kendisinden sonraki yılları kapsayan hiçbir sözleşmeyi imzalamaması etik olarak gerekir. Bunu Aziz Kocaoğlu da yaptı. Bu sadece Tunç Soyer’in yaptığı bir şey değil. Aziz Kocağlu da giderek 15 yıl boyunca vermediği oranlarda toplu iş sözleşmesi imzalayarak Tunç Soyer’e bıraktı. Ama o dönemde belediyenin durumu o kadar vahim değildi. Maaşlar rahat ödenebiliyordu. Sadece toplu iş sözleşmesi de değil. İmar planı, uluslararası kredi gibi sonraki dönemleri bağlayıcı belgelere de imza atmamalı giden başkan. Böyle bir şey yapılıyorsa bile bir yasal düzenlemeyle yeni başkana buna itiraz etme, bunu hukuken geri çevirme hakkı tanınmalı. İş doğru yapıldıysa devam ettirebilir ama bu toplu sözleşme rafa kaldırma, iptal etme hakkı olsaydı Cemil Tugay’ın biz bugün bunları yaşamayacaktık. Tek sorun bu da değil. Hükümet baskıları arttırıyor. Silkeleme devam ediyor. Yönetemiyorlar, bütçeler açık vermeye başladı. Kredi faizleri çok yüksek. Devlet alacaklarında yüzde 48 gibi bir faiz olabilir mi? Belediye de devlet değil mi? Belediye devlet, SGK da devlet. Devletin bir kurumu diğerinden yüzde 48 faiz alır mı? Sorun buradan kaynaklanıyor. Tefeciler almıyor yüzde 48 faiz. Belediyeler faiz ödemekten maaş ödeyemiyor şu anda. Bunun görülmesi lazım. Sebep ne? Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu kadar belediyeyi alması. Belediyelerin üçte ikisini aldınız, AK Parti’nin elinde belediye kalmadı. Şu anda yerel yönetim yasal düzenlemesi konuşuluyor. Yerel yönetimlerin çöp toplayan, bahçe sulayan, park yapan bir hale dönüştürülüp, diğer yetkilerinin Bakanlık uhdesini alınacağı nedeyse yarı kuyyum bir düzene geçileceğinden bahsediliyor. Merkezileşmekten bahsediliyor.
Sayfa başına git








