Eski İzmir gazetelerinde (Demokrat İzmir, Yeni Asır gibi) içi ve dışı volkan gibi
kaynayan hırslı ve atak bir gazetelerde, bu gazetelerin mayasına tamamen zıt
karakterde çelebi tavırlı, sanki sinirleri alınmış gibi mesleğini icra eden, çok kibar ve
olası ki Bektaşi yüreği taşıyan arkadaşlar da tanıdım.
En başta Reklam servislerinin görünmez sihirbazı “Enişte” dediğimiz Yılmaz
Salım (Enişte lakaplı) , sayfa sekreteri Rahmi Hatipoğlu, daha sonraki yıllarda
Hürriyet ve Sözcü gazetelerinde çok üstün görevlere yükselmiş olan o zaman ki yazı
işleri müdürlerimizden Yücel Arı, foto muhabiri Süha Göklü, pikaj servisinden yazı
işlerine yükselmiş olan Nejat Müjdat Nartaş, Yeni Asır arşiv müdürü emekli albay
Orhan Öcal, renk ayrımcı Ali Günaydın bu anlatımıma tam uyan güzel insanlardı.
Bir de 1980’lerde Yeni Asır’da idari bölümde idare edilen eski bir emektar Gürdal
abimizde böyle biri idi.. Ortalık terörden, siyasetten çatır çatır yanarken beni kenara
çeker eski İzmir nostalji sohbetleri yapmaya bayılırdı. Galiba mesai saatleri içinde
biraz şarabi durumları vardı. Rahmetle..


(Kadir Demirel muayenehanesinde iki ünlü gazeteci ile.. Zeki Pordoğan ve Esat
Erçetingöz..)
Kadir Demirel ise bambaşka bir Bektaşi idi, müthiş güzel bir insandı.. .. Aslında
Diş Doktoruydu, yani muayenehanesinde diş çeker, dolgu yapardı. Ama aklı fikri
gazetecilikte idi. Önce magazin servisimize omuz verdi, sonra habercilik de yaptı.
Kadir Demirel iyi niyetli, üstün ahlaklı bir arkadaşımızdı. O zamanlar pek
bilmiyorduk ama sonra fark ettik ki Kadir aynı zamanda şöhretli bir hipnozcu idi.
İnsanları uyutur geçmişine götürür sağlık sorunlarını çözmek isterdi. Bir türlü onun
koltuğuna oturup uyuyamadım.
Kim bilir geçmişime beni götürürse amma ilginç film konuları çıkardı ortaya. Kadir
Demirel, soyadına ters bir fiziki yapıda halk tipi bir insandı, bir gün belki beni uyutur.
Aman dikkat etsin, belki ben onu uyuturum.
Çünkü İzmir’in ünlü medyum kemancısı Madam Amati, bir gün bana, “Seni öte
tarafa sorduk, bir ruhani kimlik çıktı..” dememiş miydi?.. Vallahi Kadirciğimi ben
uyuturum billa..
Neyse..
Gazetelerde bu Bektaşi tadındaki arkadaşlarla gazete içinde bir iki dakika
kenarda köşede sohbet etmek içinizi ferahlatırdı; çünkü patrondan ve müdürlerden
başlayarak üst çevremiz, gazeteciliği psikolojik savaş alanı zanneden nice hırslı
insanla doluydu.
Hem gazetecilikte ekmek yiyen, şatafatlı odaları bulunan, aklı fikri yerel veya
genel meclislere atlamak olan hırslı gazeteci veya müdürlerden hep uzak durdum..
Odalarına veya masalarına hiç uğramazdım.. İyi yapmışım. Onlar da bana
bulaşmazlardı..
Ama Kadir Demirel gibi gazeteci muhabir dostlarımla iş arasında iki çift laf etmek
şerbet gibi gelirdi bana.
Son yıllarda Erhan Gölbey’in Güzelyalı’dak medya şirketinde çok güzel Milli
Mücadele sohbetleri yaptık ve de yayınladık Kadir Baba ile.. Onu, hep Alsancak
yollarında ararım.