İzmir'de Son Dakika
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Muhabirleri sevin...
Yaşar Aksoy
YAZARLAR
11 Temmuz 2025 Cuma

Muhabirleri sevin...

Çalıştığım gazetelerde burnundan soluyan muhabir kardeşlerimi hiç unutamadım.
Yazı İşleri müdürlerini, yönetmenleri, editörleri, güleç köşe yazarlarını hatırlar gibiyim,
ama patron katlarında dolanan vicdansız ve bukalemun tiplerin şekli şemali tamamen
sisler içinde kaldı. Ama afacan muhabirlerin sucuk gibi terli yüzleri, bomboş
cüzdanları, açlık kokan nefesleri, tüm bakir ve saf temizlikleri ile belleğimi süslüyor.
Demokrat İzmir’de 1970-79 arasında, ki bu dönem gazetenin kapanış dönemidir,
Celal Başlangıç, Halil Hüner, daha sonra yazıişleri müdürü olan İskender Dinsel,
merhum Celal Yılmaz, Salim Kadıbeşegil, Ahmet Ünal Delikçi, Elvan Feyzioğlu,
Ahmet Gümüşçü, Halil Hüner, Esat Erçetingöz, Sumru Gülümser, Yaşar Eyice,
Hüseyin Yangır gibi tam gaz ve acar becerikli muhabirler tanıdım.

(Yeni Asır’ın ünlü muhabiri Şeyhül Muhabirin Rauf Lütfü Aksungur, genç muhabirlere
gazetenin tarihini anlatıyor. Mehmet Sarışın, Emel Tanış, Ercan İşsever, Ergun
Babahan, Ahmet Kökçü ve Yaşar Aksoy. (1987)


Sıkı Yönetim Komutanlarından korkmazlar, ama patron Ayten Düvenci’nin
karşısında tir tir titrerlerdi. Ben de korkardım. Bir gün odasına çağırmıştı, vallahi bir
baktım iki ayağım baldırlarından sapır sapır dökülüyor.
12 Eylül öncesi. Bir gün gazetede grev başladı. Ayten hanım, grevi kırmaya
çalışıyor. İstihbarat şefi Akın Kıvanç’ın getirdiği sarkık bıyıklı guruplar gazetenin
karşısında demir atmış bekliyorlar. Herkes tedirgin. Hızlı solcu muhabir Ahmet Ünal
Delikçi yazı işleri salonundaki masasının üzerine “Bu İş Yerinde Grev Vardır” diye bir
yazı yapıştırmaz mı?. Ayten Hanım duyunca, anında masa ile Ahmet’i, salondan
attırıp koridorda ikamete mecbur etti. Tuvaletin yanı başına.
YENİ ASIR YILLARI
Yeni Asır’da, 1971-2001 arası, inanılmaz derecede kalabalık genç muhabir
kuşakları, gelip geçti. Bunlar gazetenin gerçek sahipleriydi. Sabahtan akşama, gece
yarısından sabaha karşıya kadar elleri telsiz düğmesinde, nerede cinayet olmuş,
yangın çıkmış, terör patlamış, kavga dövüş çıngar gerçekleşmiş, anında oraya
damlarlar, büyük bir hırgür içinde fotoğrafıyla haberi yazıp müdürün önüne koyarlardı.
Müdürler genellikle ne yaparlardı biliyor musunuz? Dudak bükerlerdi!. Şöyle şöyle
olsaydı, daha iyi olurdu diye kabarırlardı.
Muhabirin haberini sahiplenip, daha da canlandıran haber müdürleri başında
Ender Coşkun gelirdi. Cakalı yazı müdürleri, editörler, hele hele patron katına
tünemiş mankafa köşe yazarları gece karılarının koynunda mışıl mışıl uyurken, bu
çocuklar bazen hayatlarını hiçe sayıp haber atlamamak için kendilerini feda ederlerdi.
İşte, örnek veriyorum. Görev başında şehit olan Osman Öksüz veya Tarık Sarı
gibi.
Başta Şule Ersözlü ve sevimli kardeşi Ünal Ersözlü olmak üzere, Ergun
Ulcay’dan Esat Erçetingöz ve M.Ali Varış’a, Ergun Babahan’dan Yılmaz Özdil’e,
Korcan Karar veya Fatih Çekirge’den Hakan Akarcalı’ya, Sedat Pişirici’den Yılmaz
Soytürk’e ve Ergun Gümrah’a, Süha Göklü’den Yücel Arı’ya, Hakan Atis’ten Ercan
İşsever’e, Sermet Öğe’den Uğur İşven’e ve merhum Barış Selçuk’a, Berk Altınışık’tan
Fatih Yüzbaşıoğlu’na, süper üniversite ve sağlık muhabirimiz Seçil Utma’dan sanat
delisi Emine Kantarcı’ya, Akın Çimen’den, Sıtkı İstanbullu’ya, daha sonra Fatma
kızımız ile yuva kuran kibar Kadir Kemaloğlu’ndan Suat Çabuk’a, Ufuk Baksı’ya
kadar nice çalışkan tertemiz muhabirler ve gazete çalışanları tanıdım..
YAŞAM SAVAŞI VERDİLER
Bunların bir kısmı başarıp, İstanbul’a veya Ankara’ya kadar uzanıp medyanın
tepelerine tırmandılar. Magazinde Korcan Karar, Mehmet Sarışın, Ergun Gümrah,
Sedat Pişirici, Önder Çorlu ve Volkan Öksüz, İstanbul’da kendilerini ispat ettiler.

İzmir’de kalanlar arasında polis adliye duayeni Mümin Sertbaş, bir ara sırf
habercilik için gırgırına İzmir belediye başkanlığına bağımsız adaylığını koyan Hüsnü
Mençe, Erol Yaraş, Ender Coşkun, Hamdi Türkmen, Esat Erçetingöz, Uğur İşven,
Ergun Ulcay, M.Ali Varış, Nevzat Dönmez, olgun yaşına rağmen muhabir ruhu
taşıyan ve yazarlık dahil her görevi üstlenen Yaşar Eyice, Hakan Atis, Yusuf Çınar,
Ahmet Kökçü, Ertan Sayın, Ertan Gürcaner, Mustafa Yılmaz, Ufuk Baksı, Turan
Gültekin, sonraları ünlü bir hipnoz uzmanı olan Can-Can muhabiri Kadir Demirel, Ali
Eyce, Faysal Atıl, Mutlu Tuncer, hem editör hem muhabir becerisine sahip Berkant
Kipöz, Muzaffer Oktay, Erkan Doğan, Hamdi Süvari, Serdar Yılmaz, Kadir
Kemaloğlu, Müslüm Karaaslan, Muzaffer Tezel, Ramazan Akın..
Devam ediyorum..
Akın Çimen, Murat Şahin, İlker Çoban, sonraları Akşam gazetesi temsilcisi olan
Ufuk Türkyılmaz, yine daha sonra TRT’de üst görevlere gelen Karşıyaka unutulmaz
afacan muhabiri Ahmet Aydın Akansu, hızlı muhabirlerden Nizamettin Bedir,
Ramazan Akın, Ersan Çelikten, Turgay Özel, papatya gibi hanım muhabirler Şule
Ersözlü, Gönül Soyoğul, Emel Tanış..
Devam ediyorum..
Ferah Beybağa, Ruhan Bilkay, Yücel Öziçer Elidemir, daha sonra Sabah’ta köşe
yazarlığı da yapan Öncel Öziçer, Feride Özel, Esen Evran, daha sonra ünlü bir
belgeselci olarak yetişen Bilge Egemen, Berna, Sıdıka Baykal, Vilayet ve polis-
adliyeden hiçbir haberi kaçırmayan tam emekçi muhabir Arzu Özdemir, Fatih Şendil,
sanat dalında parlayan Emine Kantarcı, Ergun Babahan ile evlenen Sunay kızımız..
Devam ediyorum..
1990 yılları başlarında aramıza katılan Batuğ Evcimen, Handan Çeliker, Kürşat
Akyol, Birol Emekdaş, İlker Çoban, Demokrat İzmir gazetesinden sanat
yönetmenimiz rahmetli Harika Gürses’in kızı Ceren Gürses ve daha niceleri
mesleklerinde ilerlediler. Başaran başardı.
ATİLLA SERTEL HATIRLAR MI ACABA?
En başarılı sanat-kültür muhabirimiz Emine Kantarcı idi. Hürriyet’te ise Sirel Ekşi
idi… Çok daha sonraları Dokuz Eylül gazetesinde Neslihan Perşembe parladı. Başka
sanat muhabirimiz olmadı koca İzmir’de… TRT’de sanat programları hazırlayan
merhum Kemal Moralı’yı ve Anadolu Ajansı’ndan Kürşat Yanardağ’ı unutmayalım.
Başaramayanlar ise, arada harcanıp gittiler. İşten atılan her muhabiri günlerce
yüreğimde taşıdım.
Bazen atılanları gazete kapısına kadar geçirip onları yeni hayatlarına uğurlardım.
Daha sonra cemiyet başkanı, milletvekili filan olan Atilla Sertel bunlardan biridir.
Atılan birçok arkadaşın yanında olduğunu ispat etmek için Atilla hemen daktiloda
istifasını yazmıştı, ben onu kapıya kadar onu geçirdim. Çoğu kişi kaçıp saklanmıştı,
Atilla’dan yana gözükmemek için.
Biz ise açıkça ve erkekçe Atilla’nın sırtını sıvazladık, güle güle dedik. Kendisi
çoktannn unutmuştur..
ŞAHSİ EŞYALARINI ALAMAYANLAR
İşten atılan muhabirin içerde eşyası kalırdı. Ama bir daha kapıdan içeri
sokmazlardı. Kapıya gidip, eski muhabiri elinden tutup salona getirir ve
çekmecesinde kalmış son eşyalarını da almasına yardımcı olurdum, Patron Vekili için
için bana kızardı. Değerli muhabirimiz Esen Evran Yeni Asır’dan atıldığı zaman, iki
gün sonra onu içeri sokmadılar.
Ama kızcağızın özel eşyaları dolabında kalmıştı. Patron vekili vicdansız, onu içeri

sokmuyordu. Kapıda Esen’le buluşup, içeri sokmuş, onu alıp dolabına getirmiştim.
Kızcağız özel eşyalarını poşetlere doldurup yürüdü gitti işsizlik kaldırımlarına. Şimdi
Esen, İstanbul medyasında en önemli ekonomi editörlerinden biridir.
Akın Çimen, İsmail Gökmen, Erkan Doğan, Yeşim Pira ve yine niceleri çok genç
yaşlarda gazetemizin koridorlarında emek verdiler. Yine tutunabilen tutundu,
tutunamayan başka işlere veya öğrenimlerine yöneldiler.
TUTUNAMAYANLAR
Tutunamayanlar içinde örnek bir genç bayan olan muhabir Sıdıka Baykal vardı.
Cin gibi zeki ve çalışkan, üstelik iyi ruhlu bir kardeşimizdi. Daha sonra genel
yönetmen olacak bayan haber müdürü tarafından kıskanıldı ve harcandı.
Sıdıka’nın gazeteden ayrılışını hatırlıyorum, son dakikalarında gözleri ıslaktı.
Sonra üniversiteye geçti, bilim kadını oldu. Gerisinde tertemiz bir isim bıraktı. Hep
düşünmüşümdür, vahşi medyada “ah” alan canavarlar öte alemde yanarken ah
çekecekler midir acaba?. Eden, ettiğiyle mi kalacak?. Galiba öyle oluyor. Böyle çok
örnek gördüm, yaşadım.
Kendimden örnek vereyim. Ben de tutunamayanlar arasına katılabilirdim. Çünkü
muhabirler, vicdan sahibi üst yöneticiler, yazı işleri mensupları, editörler, pikaj,
montajcılar, santralciler ve kapı bekçileri beni çok sevmişlerdi; ama gazetede, yani
bunların dışında düşmanlarım da vardı.
Çok çalışmakta, ismimi temiz tutmakla, bu azılı ve sinsi düşmanların hepsini çöpe
gönderdim. Böylece meslekte tutundum. Tek yanlış yapsaydım beni ipe çekerlerdi.
Kadın haber müdürünün ve daha sonra aynı ismin genel yönetmeni olduğu
dönemde, benim hakkımdaki iftiralarını, sürekli dedikodularını, sevgili kardeşlerim
Fatih Çekirge, Ender Coşkun, Nevzat Dönmez, Ergun Gümrah, Mehmet Sarışın
anında bana iletirlerdi. Böylece kedimi korurdum, kadına hiç yaklaşmazdım. Suratına
bakmazdım..
Muhabirleri sevin.. Onlar cephedeki savaşçılardır. Basının Mehmetçikleri’dir.
ÖNEMLİ NOT
Bu arada hep yanımda dolaşan, ortamlara giren bir muhabirin yazdığı kitabın bir
emekçi kadın akademisyenin kitabından tümüyle intihal olduğu mahkemece
ispatlanınca ve muhabirimiz mahkum olunca, ondan uzaklaştım. Şimdi kuyumu
kazıyor.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL TÜRKİYE POLİTİKA EKONOMİ YEREL YÖNETİMLER DÜNYA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ ASAYİŞ SAĞLIK KÜLTÜR SANAT MAGAZİN SPOR RÖPORTAJLAR GENEL
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Hakkımızda
Copyright © 2025 İzmir'de Son Dakika