İzmir'de Son Dakika
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Hürol Dağdelen isimli bir gerçek emekçi
Yaşar Aksoy
YAZARLAR
27 Haziran 2025 Cuma

Hürol Dağdelen isimli bir gerçek emekçi

2002 yılında ayrıldım Yeni Asır’dan… Aradan epey yıl geçmiş. Bugün bir Yeni
Asır gazetesi alsam, hemen künyesine bakarım. Orada Hürol Dağdelen ismi varsa,
o isim en kenarda bile olsa, bir ohh çekerim, hiç olmaz ise bir tane bizim dönemden
gelen kale gibi sağlam bir Yeni Asır’cı hala orada arı gibi çalışıyor diyerek, ferahlarım.
Hürol, sağlam Yeni Asır’cıdır. Eğilip bükülmez, ekmek teknesini satmaz, arı gibi
çalışır. Çelebi, çok mütevazi, ağırbaşlı bir emekçidir. Gazetenin başında hangi siyasi
fikir varsa, o fikrin karşısında bile olsa, o yine arı gibi çalışır; çünkü mesleğine aşık
biridir, üstelik benim gibi saf biçimde, o da bu gazeteyi kendi malı gibi sever.
Oysa gazete patronundur, patron hapse girince siyasi iktidar gazeteye el koyar,

 


gazete habire el değiştirir, değişik finans-kapital guruplarının eline geçer; ama Hürol
aldırmaz, “Ülkenin en eski gazetesi olarak bir sorumluluğumuz var, bizim bir okuyucu
kitlemiz var, bu misyon ve bu okuyucu bizden iyi haber, dürüst yorum, güzel magazin,
dinamik spor ister” deyip, geceli gündüzlü çalışır durur.

 


TEPEDEKİ ZÜBÜKLER
Oysa bu gazetede zirvelerde dolaşan nice zübükler vardır. Adama özel oda
verirler, altına araba çekerler, gallavi maaş bağlarlar, gazetede bir el yüzölçümünün
toplamı kadar yeri doldur derler: ama beyefendi sürekli rakip gazetenin sahibine (Bu
Erol Simavi olur, Cem Uzan olur, Asil Nadir olur, Aydın Doğan olur) sürekli mektuplar

 


yazıp “Ben burada mutsuzum..” traşı çeker; üç kez rakip gazeteye transfer olur, yine
hiçbir şey olmamış gibi geri döner.
Burada sakın Erdal Şafak’ı kastettiğim sanılmasın. Erdal Şafak hiç olmaz ise
gazete orkestra şefliğini pek iyi bilir, dediğim zübükler düdük bile çalamazlar. Üstelik
bizim gibi emekçilere afralı tafralı davranırlardı. Seçim zamanı da milletvekili aday
adayı olurlardı, gizlice Belediye Başkan adayı olurlardı.. Neyse.
ALT TABAKA EMEKÇİLERİ
Gazeteye ve işine sonuna kadar bağlı olanlar, nedense alt tabaka emekçileridir,
ben böyle gördüm. Ucuz işçi ama tuttuğunu koparan muhabirler, gepegenç sayfa
sekreterleri, çok çalışmaktan anaları ağlayan editörler, kapıdaki bekçiler, binbir işe
koşan ulaştırma görevlileri, reklam servisindeki genç kızlar, pikaj montaj emekçileri,
karanlık oda görevlisi, matbaa işçileri, basım ustası, hep bunlar gazetede cephe
ilerisinde çarpışan askerlerdir. Hiç biri de ekmek teknelerine ihanet etmezler. Benim
zamanımda böyle idi, şimdi nasıldır bilemem.
İşte bu yüzden, Hürol’un ismini künyede görünce içimiz rahat olur. Hiç olmaz ise
bir kişi dahi olsa, Hürol Dağdelen hala Yeni Asır’da ise bu tekne kolay batmaz, deriz.
WEEKEND DERGİSİ GÜNLERİ
Hürol, benim zamanımda yanımda işe girdi. Dizi yazılar hazırlayan, bu arada sıkı
sanat muhabirliği gerçekleştiren, üstelik patronun isteği üzerine Weekend isimli bir

 


hafta sonu renkli magazin - kültür dergisi yayınlayan garip bir servistik. Zaten servis
bile değildik, yazı işlerinde bir köşeye sıkıştırılmış 2 masa üzerinde buluşmuş ilginç
ve acemi çalışanlardan oluşan bir guruptuk.
Saruhun Ayber, genel yönetmenliğe geldiğinde, beni künyeye ilk kez Kültür-
Sanat Yönetmeni diye alarak, böylece bizim ufak gurubun gazetenin Kültür Servisi
olmasını sağladı. Kültür konuların öteden beri hassasiyetle eğilen Özdemir Hazar’ın
da desteğini alarak, isteklerine harfiyen uyarak ayakta durmayı sağladık, işimizi
yaptık, hiç olmaz ise yöneticisinin bendeniz olduğu gurubun içindeki arkadaşların bir

 

iş, bir maaş, bir meslek sahibi olmasını sağladık.
Hürol Dağdelen küçük gurubumuzun içinde Fransızca öğretmeni olduğu için
yabancı dergilerde çeviriler yaparak işe başladı, sonra editör yardımcısı, sonra sayfa
yapımcısı, sonra da yazar oldu. Babası rahmetli Şeref amca ile Karşıyaka
meyhanelerinde karşılıklı kadeh tokuşturmuşluğumuz vardır. Oğlunu çok seven Şeref
amca, gözleri ıslanarak bana “Bizim oğlana göz kulak ol, Kaf Sin Kaflı..” derdi. Bir
babanın oğlunu ne kadar çok sevdiği kavramı ne zaman aklıma gelse, hep Şeref
amcanın o gecelerdeki ıslak gözleri, gözümün önüne gelir. Biz de Karşıyakalı
ağabeylilik görevimizi yerine getirdik. Birkaç kez Hürol’u, dandik tenkisat numaraları
başlayınca kurtardığım oldu. İyi de yapmışım.
BİZİM KADRO
Bizim Weekend dergisi ile gazetenin Diş Haberler Servisi’nin çeviri işlerini ortak
yürüten ekipte, şimdi sinema öğretim üyesi olan Ufuk Güral, daha sonra yazı işlerinde
önemli editörlük görevine yükselen Nur Bilginoğulları, İzmir’in ünlü gazeteci yazarı
Besim Akımsar’ın bize emanet ettiği oğlu Yamaç Akımsar vardı; bir de Almanca çeviri
yapan Güngör isimli bir hanımefendi de vardı. Weekend dergisinin sayfa
mizanpajlarını Recai Seyrek hazırlardı. Biz İzmir magazin kültür ortamında
yakaladığımız haberlerden, sonra ülke magazin ve kültür olaylarından, dahası
yabancı ajanslardan akan magazin ve kültür haber fotoğraflarından haftalık dergimizi
yayınlardık. İki yıl kadar bu dergiyi omuzladık, iyi de reklam alıyordu dergimiz. Sonra
gazete yönetimi, kendi dergisini kapattı. Böylece herkes kendi işine döndü.
Hürol artık, o andan itibaren editördü ve yazı işlerine geçmişti.

 


İşte o Hürol, çok uzun yıllar aynı yazı işlerinde, Yeni Asır’da çalıştı, iyi ki
oradaydı. Sonsuz başarı dileklerimizi hep ona gönderdik.
29 YIL SONRA HÜROL..
6 Mayıs 2017 tarihinde gazetedeki 29. Yılını tamamlayan Hürol Dağdelen
duygularını sosyal medyada paylaştı. Aynen aşağıya alıyorum ve tekrar kutluyorum
bu mütevazi kardeşimizi:
“Yeni Asır’da 29. yılım. Yüreğimde hala ilk günkü heyecan. Çalıştığım gazetede
sanırım, bu heyecanım hiç bitmedi. 6 Mayıs 1989 yılında kapısından girdiğim Yeni
Asır’ın hemen her kademesinde görev yapmanın onurunu hep yaşadım. Muhabirlik,
editörlük, yazarlık. Montaj ve pikaj yaptığımı bile hatırlarım. Çok kişi emek verdi bana,
ben de pek çok gence yol gösterdim, mesleki sorumluluğu üstlenmesine yardımcı
oldum.
1989 yılında Çetin Gürel ağabeyin yönetmenliğinde başlayan gazetecilik
serüvenimde Aydın Bilgin, Erdal Şafak, Hamdi Türkmen, Yılmaz Özdil, Gönül
Soyoğul, Osman Gençer, Şebnem Bursalı ve son olarak Ercan Demir yönetiminde
çalıştım, çalışıyorum. Pek çok yazı işleri müdürüm oldu. Her birinden çok şey
öğrendim, hala öğreniyorum. Öğrenmekten hiç yılmadım. her birinin gazetecilik
kimliğime katkıları tartışılmaz. Ya birim şeflerim. Nevzat Arı, beni Yeni Asır’a
kazandıran dış haberler şefimdi.
Yaşar Aksoy’dur bana kurum kimliğini ilk aşılayan isim, beni her alanda özgür
bıraktı, güvendi, kendimi yetiştirmemi sağladı. Sermet Öğe ağabeyim, benim ilk
hocam. Editörlüğümü ona borçluyum, onun sabırla, saygıyla, emekle uyarıları bugün
hala rehberimdir benim. Bülent Peker ve Mehmet Karabel ustalarım, bana magazini
sevdiren ve bana çok şey kazandıran isimlerdir. Yılmaz Özdil, beni köşe yazmaya
teşvik eden, magazin sayfaları yaparken, bana güvenip gazetenin üçüncü sayfasını
emanet eden bir gazetecidir. Osman Gençer, yıllar önce kapanan bir Yeni Asır

 

 

geleneği olan Sarmaşık’ın tekrar kurulması sırasında, beni bu gazetenin başına
getiren gazetecidir. Şebnem Bursalı her gün yarım sayfa hemen her konuda köşe
yazma güvenini verdi bana.
Gazetecilik yaşamım boyunca daha pek çok ilave, Yaşar Aksoy’un yönettiği hafta
sonu ilavemiz “Weekend”, Günün keyfi, Hafta sonu keyfi, sayısız dergi ve ilavenin
sorumluluğunu üstlendim, yönettim. Gazetemin yazı işlerinin her adımında vardım.
Bir editör olarak her sayfasında emeğim vardır. 7 yıl sorumlu müdürlüğünü yaptım.
Bugün, her biri gazetecilik mesleğinin etik üyeleri olan yüzlerce gazeteci arkadaşım
var. Her birini sevgiyle selamlıyorum, alınlarından öpüyorum. Ve haberlerim,
röportajlarım, gezi yazılarım, köşe yazılarım. Ve de binlerce dosya.
29 yıl ne çabuk geçti gitti, demem, çünkü bana dopdolu bir hayat verdi. Yeni Asır
bana okul oldu bana, hayat okulu. Birbirinden özel, birbirinden güzel, birbirinden
yetenekli insanlar tanıdım. Onlardan çok şey öğrendim, çok şey öğrettim. Bunları
sadece Yeni Asır’da yaptım. Ve, İzmir’in, Ege’nin simgesi olan bu gazete, artık ulusal
olma onurunu taşıyor. Ve 29 yılda ben sadece işimi yaptım, sadece işimi. Bunun
onuru yeter bana ve mesleğimin etik değerlerini korudum, mevki makam savaşına
girmedim. Kimsenin yerinde gözüm olmadı. Bunun gururu yeter bana. Gazeteci
dostlarımla, gazetemle, yazılarımla gücüm yettiğince bir arada olma dileklerimle.
Sevgiyle, saygıyla, emekle..”
USTAYA SAYGI YAZISI..
Hürol Dağdelen, 2011 yılında Konak Belediyesi tarafından bana “Ustaya Saygı”
töreni gerçekleştirildiğinde 3 Mayıs 2011 tarihli Yeni Asır’da “Yaşar ağabey” başlıklı
çok sevindiğim bir yazı yazmıştı. Okuyalım:
“.. Yaşar ağabey..
Her insanın yaşamında, çok şey öğrendiği, ilham kaynağı olan isimler vardır.
Bu ressam olur, başbakan olur, şarkıcı olur, öğretmen olur.
Ama biri mutlaka vardır. Benim için de, mesleğimin ilk basamaklarında böyle bir isim
var; gazeteci YaşarAksoy.
Gazeteciliğin ince ayarı olan; mesleğe duyduğu titizliği, araştırmaya dayanan
yazarlığı, gazeteciliğin ana unsuru kuşkuculuğu hep ondan öğrendim.
Gençleri korurdu, kollardı, mesleğe olumlu bakmasını sağlardı.
İlk yıllarımda, O’nun şefliğinde gazetenin pazar eki “Weekend” dergisini
çıkarmıştık, bir yıl boyunca.
Bana çok güvendi, bunu hep belli etti. İlk sayılarda hep başımdaydı ama sonra
olayı, hep perde arkasından izledi. Benim gün geçtikçe güçlenmemi izlemek ona
keyif veriyordu sanırım. Eksik kaldığımda tamamladı, hata yaptığımda kapattı. Bir
gün olsun, kişiliğimi incitmedi.
İyi bir yazardı. İzmir’in tarihini yazarken, o yitip giden zamanı, köşesinden bulup
çıkarır, kentin simgesi olmuş insanlarla röportaj yapar, sonra da “Ege’de Zaman”
köşesinde yazardı.
Babamı çok severdi, onunla özel bir dostluğu vardı, “Gerçek bir Karşıyakalı”
derdi ona. 
Bugün birçok isim onun sayesinde unutulmazlar arasında.
Örneğin bir Halikarnas Balıkçısı, örneğin bir Dario Moreno, örneğin Homeros,
bugün İzmir için değerse, bir ölçüde bunu Yaşar Aksoy’a borçludur.
Yaşadığı kente özgün araştırma kitapları, İzmir ve Atatürk şiirleri benim için
toplumsal birer değerdir. O doğup büyüdüğü İzmir’i çok sevdi, fikirleriyle bunu
vurguladı, yazılarıyla pekiştirdi, her köşesine anlam kattı.
Duygusal bir insandı. Bu yüzden “çekişmekten” hiç gocunmadı. Fikirleri

doğrultusunda mücadele verdi. Meslektaşlarıyla, fikir adamlarıyla tartıştı, ters düştü,
kimi zaman küstü onlara.
Ama İzmir’i terk etmeyi hiç düşünmedi, İstanbul’dan onca teklif geldi, hepsini geri
çevirdi. Onun için varsa, yoksa İzmir’di.
Birçok insan yetiştirdi, örnek oldu. Konak Belediyesi’nin, bu ay onun adına
düzenlediği “Ustaya Saygı” törenine gidemedim..”
HÜROL DAĞDELEN İSTİFA ETTİ..
11 Kasım 2018 tarihinde, Yeni Asır’ın emekdar emekçilerinden, sessiz güç dediğim
çalışkan basın hamalı Hürol Dağdelen istifa etti. Sosyal medyada şunları yazdı:
“.. Yeni Asır’a veda.. Bu cümleyi yazmak bana nasıl zor geldi bilemezsiniz.. Dile
Kolay 30 yıl boyunca kesintisiz gece gündüz görev yaptığım gazetemden mendi
isteğimle ayrılmış bulunuyorum. Yeni Asır benim için özeldi. Hayatımı adadım onun
için. Bir çok şeyden fedakarlık yaptım. Çünkü o benim yüreğimdi, tutkumdu..
Kapısından girdğimde 94 yaşındaydı.. Bugün 124.. Evim gibiydi asırlık çınarım.
İzmirimin bir markasıdır gözbebeğim.. Şehrini terk etmeyen yegane dev.. Ancak
ayrılık kaçanılmazdı.. Kuşak değişimi ve bayrağı teslim etmenin zamanı gelmişti.
Babamdan kalmadır bende Yeni Asır sevgisi.. Onun beni, Özdemir Hazar ile
tanıştırmasıyla başlayan süreçte sevgili ağabeylerim Nevzat Arı, Bülent Peker, Yaşar
Aksoy, Sermet Öğe ilk temeli attı ve bu temel beni bugünlere getirdi..
Muhabirlik yaptım, redaktörlük, editörlük, köşe yazarlığı yaptım. Çok değerli
insanlarla çalıştım. Hepsinin de gönlümde ayrı bir yeri var. Hem öğrendim hem de
öğrettim. Bugün öğrencilerim gazetemde önemli görevlerde.
Hüznü sevinci dostluğu yaşadım. Öfkeyi tattım.. Birlikte sevmeyi de.. Hayatı Yeni
Asır’la bir yaşadım. Ancak anında yaşanması gereken bir çok şeyi de kaçırdım.
Sevdiklerimin yanında olamadım. Ama bu gazeteciliğin cilvesi.. Şimdi sıra bu açığımı
kapatmaya geldi. Ömrüm daha ne kadar bilemem ama bana mesleğim boyunca
destek veren sevdiklerime bir süre zaman ayırmanın zamanı geldi..
Gazetecilik bir ömürdür.. Zaman ne gösterir bilinmez ama mesleğimi asla bırakmam.
Ben bu mesleğin neferiyim. Yazmaya, üretmeye devam edeceğim. Özetle dostlarım
Yeni Asır her zaman yüreğimde.. Biliyorum ki arkadaşlarım da bu bayrağı daha da
yükseklere taşıyacak. Her şey gönlünüzce olsun sağlıkla kalın. Bir gün yeniden
buluşmak dileğiyle..
Sosyal medyadan bir yanıt: (Yaşar Aksoy): “..Evlat ne yaptın? Senden başka
kimsemiz yoktu, o hatıraları pek aziz eski yuvamızda. Artık kimsesiz kaldık..“
EDEBİYATIN NEFESİ
Yıllar sonra Hürol Dağdelen, genel yayın yönetmeni olduğu İzmir Gazetesi’nde
28.06.2020 tarihinde “Yaşar Aksoy, İzmir’de edebiyatın nefesi” başlıklı bir yazı
yazdı. Teşekkürlerimle sunarım:

 

“Yazar olmak tecrübe ister, kültürel zenginlik, duru bir zeka ve de araştırmacı bir
ruh…. Yeni Asır’da göreve başladığım ilk günlerde tanıdım Yaşar
Aksoy’u… Gazetenin sembol isimlerinden biriydi, henüz daha gazetecilik yapmaya
başlamadan tanımıştım aslında onu… Eve babam Yeni Asır getirirdi, ben de
onun “Ege’de Zaman” köşesini satır satır okurdum önce…
Gerçeği söylemek gerekirse, bir olayı akıcı anlatmayı, sözcüklere hükmetmeyi o
süreçte tecrübe edindim diyebilirim. Yaşar ağabeyin her anlatımı birer ders
niteliğindeydi benim için..
1989-1990 yılları Yeni Asır’ın değişim yaşadığı dönem… Öncelikle halkla iç içe bir
gazete, öyle yalpalama yok, haberleri gerçeğinden sapmadan veren bir yayın
organı…
Yazıişleri ekibi güçlü, yönetim kadrosu da… Çetin Gürel'li, Hamdi
Türkmen'li, Yılmaz Özdil'li, Gönül Soyoğul'lu, Mehmet Karabel'li yıllar... 90'lı
yıllarda Dinç Bilgin var gazetenin başında... Yönetimin sık sık değiştiğini de
söylemek isterim. Ancak hiçbir değişimin yıkamadığı bir kale var, tarafsız, güçlü
gazetecilik kimliği… ‘Ege’nin Sesi’ olmanın verdiği sorumluluk…
Tabii bu başarı çıtası, o yıllarda.. Şimdi eskisinden eser yok artık… İçinden çıktığı
halkını anlamayan, takmayan bir gazete oldu.
Yaşar Aksoy’un gazeteci kimliğiyle zirve yaptığı dönemlerden söz ediyorum… Hem
gazetede köşesi var hem de hafta sonu ekinde “Ege’de Zaman”ı…
İnanılmaz bir çalışma temposu… Hem çalışkan hem de yaratıcı…
Onunla gazetenin hafta sonu eki, ‘Weekend’i çıkardık birlikte… Benim gazeteciliğin
mutfağını ezberlediğim bir dönem bu… Yaşar ağabeyden de çok şey öğrendiğim
benim için ‘altın süreç’…
Araştırmacı gazeteciği çok güçlü bir insandır Yaşar Aksoy… Gazetede çıkan
köşesinde bile, en ufak ayrıntıyı kaçırmadan yazar, hataya fırsat vermezdi.
O zaman internet nerede… Gazeteler, dergiler ve Milli Kütüphane, Yaşar Aksoy’un
araştırma yaptığı, bilgi dağarcığına yeni bilgiler kattığı yerlerdi…
O günlerden bilirim Yaşar Ağabey’in yazdığı her kitabın he kadar değerli olduğunu…
Her satırında emek, tecrübe ve yazarlık becerisi vardır…
Bence Yaşar Aksoy, Atilla İlhan’dan sonra İzmir’in en başarılı araştırmacı
gazetecisidir.. İzmir’in edebiyatta marka olmasında pay sahibidir.
Bütün bunları neden yazdım, arka arkaya çıkardığı iki değerli eserden…

 


İlki Hasan Tahsin, diğeri de Gavur Mümin… İki başucu kitabı.
Tarih yazmak zordur… Çok iyi araştırmak ve yaşananlardan emin olmak
gerekir. Yaşar Aksoy tarihsel belgelere dayanarak yazar… Aldatmaz.
Hasan Tahsin’i soluksuz okudum, Gavur Mümin’i henüz değil… Hiç kuşkum yok, ilk
satırından alıp götürecektir beni Kurtuluş Savaşı yıllarında…
Bir Türk casusun maceralarının, Yaşar Aksoy’un kıvrak kalemiyle, bir başucu kitabım
haline geleceğini de eminim.
Demek istediğim şu, bu büyük yazarın yanında olun, eserlerine sahip çıkın,
çocuklarınıza okuyun, okutun…
Zira İzmir’in usta kalemi Yaşar Aksoy, doğup büyüdüğü, ekmeğini yediği şehri terk
etmeyi hiç düşünmedi; İzmir’i yazdı, yaşadıklarını kaleme aldı, milyonlarca okura
sahip oldu. Kalemin hiç vazgeçmesin Yaşar Aksoy, sen İzmir’in yüreğisin.”

 

SONUÇ
Hürol şu zaman diliminde kendisi gibi bir emekçi gazeteci olan Mustafa Yılmaz ile
kader birliği yaptı ve Egeli Gazete’ye omuz veriyorlar. Ben de gönüllü olarak onlarla
birlikteyim..
Günümüzdeki Yeni Asır gazetesine de bir minik cümlem var..
İyisiniz, hoşsunuz.. İktidarı desteklemenize karışamam, eski gazetemi gelip geçici
politikalar ve politikacılar için asla eleştirmem, Yeni Asır’a kötü söz ağzımdan ve
kalemimden çıkmaz.
Ama şu var ki, çok çalışkan bir emekçi, ama siyasi anlamda muhalif zihniyette olan
bir mütevazi, namuslu ve kibar, gerçek Yeni Asır’cı Hürol Dağdelen’i bile bünyenizde
tutamadınız ya, SİZ BU İŞİ BİLMİYORSUNUZ..
Selamlarımla..

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL TÜRKİYE POLİTİKA EKONOMİ YEREL YÖNETİMLER DÜNYA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ ASAYİŞ SAĞLIK KÜLTÜR SANAT MAGAZİN SPOR RÖPORTAJLAR GENEL
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Hakkımızda
Copyright © 2025 İzmir'de Son Dakika