İzmir'de Son Dakika
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kardeş Gazeteciler.. Şule ve Ünal Ersözlü...
Yaşar Aksoy
YAZARLAR
28 Haziran 2025 Cumartesi

Kardeş Gazeteciler.. Şule ve Ünal Ersözlü...

Osmanlıdan Cumhuriyete bir süreç içinde hazırlayıp son noktasını koyduğum 4
ciltlik “İzmir Basın Tarihi” kapsamında, 1980 sonrası gazeteci portreleri çalışmamı
yayınlayan Egeli Gazete ve yayıncısı Mustafa Yılmaz’a teşekkür ederim.


GİRİŞ
Şule Ersözlü, 1980’li yılların başında içten kibarlığı, ilginç sevimliliği ve
çalışkanlığı ile bizim gazetede (Yeni Asır) ön plana çıkmış bir hanımefendi
gazeteciydi. Giyimi kuşamı, kültürü ve tavırlarıyla saygı duyulacak bir genç kızdı.
Haberini takip eder, işini yapar, tecrübeli olduğu her halinden belli olan yazım ve imla
becerisi ile haberi, terminale en kısa zamanda geçerdi. Kimseyi kırmadı, kimseye
kibir yapmadı..
Medyada yükseleceği her halinden belli idi.. Verilen her göreve koştu, haberin
hakkını vererek halkın beğenisine sundu.. Çekirdekten yetişme bir muhabir havası
vardı. Çekirdekten yetişme tabiri aslında gerçekti.. Çünkü..
Kimse belki bilmezdi, ama ben bilirdim. Çünkü on yılı kapsayan bir geçmişte, çok
genç bir gazeteci adayı olarak, Şule arkadaş sosyalist bir gazetenin muhabiri kimliği
ile muhabirlikte pişmişti.. O günlerde (12 Eylül askeri darbesi öncesi) İzmir Halkevi
başkanı idim, Şule kibar bir şekilde benden siyasi demeç alırdı. Hatırlarım, ya Devlet
Tiyatrosu kulisinde, ya da Kültürpark’taki bir 9 Eylül bağımsızlık gecesinde
buluşurduk..

(Nefis muhabirler, çilekeş gazeteciler.. Rahmetli Ahmet Gümüşçü, Kenan Seven,
Şule Ersözlü, rahmetli Ergun Ulcay, Aykut Fırat..)


O yıllardan billurlaşmış bir siyasi sol bilinci vardı. Ancak kader ona, sağcı ve
kapitalist dünya görüşünü en tepeden savunan Yeni Asır, SABAH gibi gazetelerde
yükselme yazgısını sundu.. Bu değerlendirmem, kardeşi Ünal Ersözlü için de
geçerlidir..
Şule, Yeni Asır’dan sonra Özalcı, Demirelci ve Tayyipçi SABAH gazetesinde en
üst mevkilere kadar onuru ve çalışkanlığı ile yükseldi, ama bir gün yüreğinin sesini
dinledi, bana müsaade dedi, mesleği bıraktı.. Ardında tertemiz bir isim bıraktı..
PRENS ÜNAL’IMIZ..
Şule’nin kardeşi Ünal Ersözlü; yani bizim yakışıklı şair kardeşimiz Prens
Ünal’ımız, hayatta gördüğüm en alçak gönüllü, en yakışıklı, en karizmatik gazetecidir.
Zaten ona gazeteci demek biraz onu hafife almaktır. O bir şairdir. Aslında bir
Prenstir..
Yani romantik bir şair prens..
Keşke aktör olsaydı. O gür beyaz sakallarıyla Rutkay Aziz’in yerine geçebilirdi.
Ama son zamanlarda kendince felsefeciliğe de merak sardı, iyi de oldu..
Ahmet Telli, Namık Kuyumcu, Tuğrul Keskin şairler kuşağından olan Ünal
Ersözlü, gazeteci-yazarlığının yanı sıra, gazete yöneticiliği, gazete temsilciliği,
belediye yayıncılık şirketi yöneticiliği, televizyonculuk, büyük holding basın müşavirliği
gibi üstün görevleri başarıyla ifa etti.
Dedim ya.. Ünal, Zülfü Livaneli’nin, Ahmet Priştina’nın, Erdal Şafak’ın, en son
Folkart’ın Prensi oldu.....
YAYINCILIK ŞİRKETİ
İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayıncılık Şirketi yönetmeni iken, İzmir Büyükşehir
Belediyesi Başkanı Ahmet Priştina’nın bizzat bana ısmarladığı “İzmir-Smyrna
(Efsaneden Geçmişe)” kitabım tarafımdan 2 yılda yazıldı. Ancak belediyede

yuvalanmış Başkan Başdanışmanı Murat Katoğlu, akademisyen Sabri Yetkin, Ali
Sabüktay, Mustafa Özturanlı gibi cingöz belediye kodamanlarının haksız, bilim ve etik
dışı, kişisel kıskançlık kaynaklı engellemelerine takıldı.
En emek verdiğim kitabımdı. Kitabı harcatmamak için Ünal ile beraber Başkan
Priştina’nın baş adamı Murat Katoğlu’nun belediye merkez binasındaki odasını basıp,
kitabı basmamak için direnen adamın pes etmesini sağlamıştık. Üç dakikalık bir
konuşmadan sonra adam telefona uzandı ve matbaada basım aşamasına kadar her
şeyi hazır olan kitabı “Hemen basın..” talimatını verdi. Danışmanlık kapısını ayağımla
tekme atar gibi açmıştım. Adamın yüzü bembeyaz oldu birden.
Ünal bu olayda beni satmadı, bu kulisçi güçlü adamlara karşı tereddüt etmeden
yanımda durdu..
Ünal her yeni basılan kitabımı öven yazılar yazdı çalıştığı gazetelerde, hepsini
özenle saklarım. Benim için, Ünal hakkında ne yazsam azdır. Onu, “Dokuz Eylül
Vapuru” isimli kitabımda yayınladığım bir şiirimle anayım bari, en iyisi bu galiba:

(Gazetecilikte ilk yıllar: 1987 yılında Yeni Asır İstihbarat Servisi’nde çekilmiş
fotoğrafta Ünal Ersözlü, ilk gazetecilik dönemindeki hepsi fırtına gibi muhabir
arkadaşları ile birlikte. Üst sıra, Kadir Demirel, Hakan Atis, karanlık odacı Attila
ağabey, Ünal Ersözlü, Fatih Çekirge, merhum Barış Selçuk, Yücel Arı, Ahmet
Aydın, Batuğ Evcimen. Orta sıra, Muzaffer Oktay, Yusuf Çınar, Uğur İşven, Ergun
Ulcay (Paşa). Alt sırada, ne yazık ki ismini hatırlayamadığım en genç
arkadaşımız, Yaşar Aksoy ve Volkan Öksüz. (Yaşar Aksoy Arşivi).)


ÜNAL ERSÖZLÜ
ersözlüdür şairimiz
ölesiye romantik, bitesiye aşık
karınca bile ezmez, kelebekleri pek sever
mahçup şövalye gibidir, kılıç taşımaz
sanki dünya zulmünü sırtlamış
ama “ah” derken bile
kanlı kırbaç acısını değil
ezeli aşkı, şiiri hatırlamıştır
ŞİİRİN MAHCUP PRENSİ
Hürriyet Ege gazetesinin 13 Nisan 2008 tarihli sayısındaki Ege’de Zaman
sayfamda sevgili dostum Ünal Ersözlü için “Şiirin Mahcup Prensi” başlığı altında
şunları yazdım:
“.. Şairlik, bazılarına çok yakışır. Ünal Ersözlü de böyle bir şair. Her daim
“delikanlı” olan bu genç adama; hem acısı ve tatlısı ile hayat, hem mısralar, hem de
aşkları pek çok yakışıyor.
Ünal, yeni bir kitabım üzerine yazdığı bir sevimli yazıda, “Yaşar abi, beni her
zaman şaşırtmıştır; sessiz, sakin, içe dönük ürettikleriyle.” demişti. Beni ise, Ünal hiç
şaşırtmadı. İlk genç gazeteci günlerinden beri tanıdığım eşsiz çelebi mizacı,
iyilikseverliği, kibarlığı ve gerçekten eşi bulunmaz şair yüreği ile daima bana “Şiirin
Mahcup Prensi” tadını verdi.
Ünal’ın can yoldaşı Tuğrul Keskin ve Namık Kuyumcu da, şiirin prensleridir, ama
mahcup filan değildirler, her ikisi de, “hayatı” avuçlarının içinde keskin silahşor
edasıyla taşırlar.
Ünal için ise “hayat”, kavgalarıyla ve sevdalarıyla ürpertici biçimde uzun bir şiir
gibi hatırlanan hayaller demetinin en sonunda, “sevgili” ile birlikte bembeyaz diyarlara
gidebilme özlemini, ilan-ı aşk edercesine hayattan kibarca rica edebilmek, yani tüm
hikâyesini bir çırpıda söyleyecek yerde, koca bir kitaba sığdırabilmektir herhalde.
Yanılmıyorsam, Everest Yayınları’ndan çıkan yeni kitabı “Gençliğin Dün
Gecesi”nde, şairimiz bunu ustaca dokuyor. 
İZMİR’E KALICI KATKILAR

Genç yaşlarında gazetecilik yaşamının dağdağalı ormanına düşen Ünal, daima
sessiz, çelebi, yardımsever, arkadaş canlısı, bir kimlikle, tüm basın camiasının
gönlünü mahcup bir tavırla fethetmiş ve daima saygın bir kişilik içinde ekmek parası
kavgasını yürütmeye çalışmıştır.
Bu arada şiir merdiveninde yükselen Ünal, “Okyanusların Not Defterinden”
(Akademi Şiir Başarı Ödülü), “Gidiyorum Adım Unutulmuş Olsun” (Dr.Behçet Aysan
Şiir Ödülü), “Zaman-Ayna ve Bıçak” (Anlatı), “Aşk-ı Hakiki” ve son olarak ta
“Gençliğin Dün Gecesi” isimli eserleriyle izlenimci, şiirsel yaşanmışlık çizgisine
yerleşen, lirik bir kimlik yarattı.
Çeşitli gazete ve tv kanallarında, sevimli ve üretici meslek ahlakı ile çalışan, şiir
merdivenini sabırla tırmanan Ünal Ersözlü, İzmir’in kültür yaşamına da kalıcı katkılar
sağladı. Rahmetli Ahmet Piriştina’nın belediye başkanlığı döneminde İzmir Kent
Kitaplığı’nı, İzmir Kent Kültürü Dergisi’ni kurdu ve yönetti, İzmir Yayıncılık’ın genel
müdürlüğünü üstlendi. Kente yaptığı katkılar, arşivlerin yüz akıdır. Ondan sonra her
şeyin stop ettiği apaçık görülür.
47. SAYFADAKİ ŞİİR
Ünal’ın kitabında tek bir ırmak-şiir var. Tam 98 sayfaya sığmış. Hangi kısmını
okuyucuma sunmalıyım diye çok düşündüm. Sonra 47. sayfadaki şiirde karar kıldım.
1947 yılında doğduğum için, Füruzan’ın “47’liler” romanında anlatılan gençlerden biri
olduğum için, daha önemlisi bu şiirde şairimiz cenazesine katıldığım sevgili babasını
anlattığı için, 47.sayfadaki şiiri okuyucuma sunmaya karar verdim:
“Babam ölünce uzandım / Hayatın çimenlerine, / Koynuma aldım babamı /
Düşündüm sevgili / Sevmek ne büyük iş böyle / Ne büyük ihtilaldir bu, / Özden
öze akan o sevgi / Düşündüm sevgili / Hayat bazen kocaman / Şenlikli bir rüya
gibi.”
Ünal Ersözlü’ye, yeni kitabının mesajını sordum.. Şunu vurguladı:
“Kendi hayat hikayemin çevresinde dolaşarak şiirsel kurgular yaptım. Şiiri
yazarken dili sadeleştirip, masallaştırılmış bir anlatı ile şiir kimliğimi yaratmaya
çalıştım. Anlam ve hakikat arayışını sürdürdüm. Sevginin, aşkın, bilgelik arayışının
peşine düştüm. Anadolu topraklarında binlerce yıldır ışık saçan, ilerici ruhla
bütünleşen mistik simgeleri de harmanlayarak kullandım. Yani dünden bugüne
uzanırken, dünkü zamandan gelip metaforlarla, imgelerle bugünü yakalamaya
çalıştım, yaşanmışlıkların hayal dünyasını, masalımsı bir anlatımla şiirde yeniden
yarattım.”
Ünal Ersözlü, 2025 yılında Folkart Şirketler Grubu’nda görevinin başında..
Mutluluklar diliyorum.
Eski dost Şule Ersözlü’ye de selamlar..

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL TÜRKİYE POLİTİKA EKONOMİ YEREL YÖNETİMLER DÜNYA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ ASAYİŞ SAĞLIK KÜLTÜR SANAT MAGAZİN SPOR RÖPORTAJLAR GENEL
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Hakkımızda
Copyright © 2025 İzmir'de Son Dakika