1980’li yılların başında Yeni Asır’ın gerçekten çok başarılı kadrosunun künyesi,
şu isimlerden oluşuyordu:
İmtiyaz Sahibi: Dinç Bilgin
Genel Yayın Müdürü: Cemil Devrim
Müessese Müdürü: Sayan Sokullu
Genel Yönetmen: Güngör Mengi, Yazı İşleri Müdürü: Şevket Özçelik,
Koordinatör: Çetin Gürel, İdare Müdürü: Melih Yalman, İç Haberler Sorumlu Müdürü:
Erhan Ünver, Dış Haberler Müdürü: Erdal Şafak, Makalelerden Sorumlu Müdür:
Cafer Yarkent, Spor Haberleri Sorumlu Müdürü: Gürkan Ertaç, Haber Müdürü: Akın
Kıvanç.
Ankara Temsilcisi: Muammer Yaşar Bostancı, İstanbul Temsilcisi:
EnginVardar, Londra Temsilcisi: Aydın Bilgin.
Adres: Gaziosmanpaşa Buları, No:5, İzmir.Telefon: 254400 (10 Hat), Telex:
52312 yasr.tr.
YENİLMEZ ARMADA
Bu kadro, “Yenilmez Armada” gibiydi. Bu parlak isimlerin hemen altında
becerikli editörler, sayfa sekreterleri, acar muhabirler, bilgisayarcılar ve teknisyenler,
grafikerler, reklamcılar, pikajcı, karanlık odacı, makinist, baskıcı, ulaştırmacı gibi
sayısız emekçi insan, fedakar gerçekten fedakar bir şekilde çalışırdı. Nadide, Gönül,
Rabia isimli ablalarımız ise, hem dizgici, hem de sekreter olarak tüm eziyetimizi
çekerlerdi. Bu müthiş çekirdek enerji, daha sonra bir Basın İmparatorluğu’na
dönüşecekti.
O dönem, 12 Eylül darbesinden demokrasiye geçişin sancıları çekiliyordu. Turgut
Özal’ın parti kurarak önce Başbakanlığa, sonra Cumhurbaşkanlığına uzanan süreçte
dışa açılma atılımı başlatması, üstelik Sovyet Bloku’nun çökme sinyallerinin
güçlenmesi sebebiyle, gazete icinde Batı’yı, Batılı dilleri bilen, Batılı gibi düşünen bir
“ağabeyin” varlığı büyük bir şans idi.
Cemil Devrim, her sabah yabancı gazete ve dergilerden kestiği kupürleri,
sentezlediği haber dinamiklerini, dış politika, magazin, kültür ve spor servislerini
dolaşarak dağıtır, gazeteci arkadaşlarını dünyadaki gelişmelerle bilgilendirirdi.
Çernobil olayı patlamıştır, getirir önünüze Nükleer Atıklar Dosyası’nı koyardı. Maria
Callas ölmüştür, getirir önünüze Callas - Onassis aşkı ile ilgili kupürleri sererdi.
Vaaah ki vaaahh… Cemil Devrim ile yirmi yıl aynı çatı altında çalıştık, ama daha
yakın ve direkt emrinde bir çalışma ortamımız hiç olmadı. Kendisi aktif gazeteciliği
bırakmıştı, bana da yalnızca kültür-sanat dalında ve köşe yazısı yazma izni verilmişti.
Çok isterdim, Abdi İpekçi ile bir de Cemil Devrim ile dizleri dibinde dinamik siyasi
gazetecilik yapmayı. Ama olmadı. Abdi Bey ile Cemil Devrim, aynı kategorinin
insanları idiler. Bir daha, bir başka zamanda, bir başka uzayda, inşallah onlarla yan
yana çalışabilme muradına ererim.
ÖRGÜ KRAVAT MERAKLISI
Bir gün odasına gittim. Paris’ten yeni dönmüştüm. Çok sevdiği bordo renkli örgü
kravatlardan bir tane armağan getirmiştim. Kendisine armağan ettim. Çocuk gibi
sevindi. Örgülü kravat takanlar, ince zevklerin insanlarıdır. Sevgili ve rahmetli Akın
Simav, Milliyet’in ünlü siması Ali Gevgilili, ısrarla örgülü kravat takarlardı. Cemil
Devrim arada sırada sorardı:
“- Hiç görmediğim renkte yeni bir örgülü kravat aldım, sende yeni renkler
var mı?”
Örgülü kravat koleksiyonu yaptığımı biliyordu. Bazen şöyle sorardım:
“- Cemil abi, yeni bir dükkan buldum, Alsancak’ta İş Bankası yanında küçük
bir dükkan. Örgü kravatları müthiş.”
Gözleri parlardı: “Nerede dedin, otobüs durağının orda mı?”. Ertesi günü
oraya damlardı rahmetli.
ASANSÖR PARKI AÇILIYOR
Yıllar geçti. Sevgili Ahmet Sarışın başkanlığındaki Konak Belediyesi,
Asansör’ün yanındaki parka ismimin verilmesini kararlaştırdı. Öneri tüm partilerin
olumlu oy vermesi ile meclisten geçti. 28 Mart 1997’de parkın törenle açılışında,
kabalığın arasında bordo örgülü kravatını takmış Cemil Devrim’i görüverdim. Hemen
gidip ellerine sarıldım.
“- Seni kutluyorum kardeşim, iyi çalıştın, bunları hak ettin” dedi.
O an, dünyalar benim olmuştu, hem sevinçten uçtum, hem de bu büyük insanı
gazeteden taa Asansör’e kadar yorduğum için utandım.
BENİ KURTARDI
Etibank olayı patlak verdiğinde Dinç Bilgin hapishaneye düştü. Tüm sistem
hızla inişe geçti, büyük çapta işten çıkarmalar başladı. Gazetede hazırlanan ilk işte
çıkarma listesine, eline kalemi alan kindar bayan yönetici en son sıraya benim ismimi
de ilave edivermişti. Haberi telefonla bir arkadaştan aldım. Sevinç Pastanesi’ne
oturdum, bir adaçayı söyledim.
Yeni bir hayat, önüm karanlıklarla dolu olsa dahi beni korkutmuyordu, yeniden
kollarımı sıvardım. Aniden karşı yoldan yürüyerek geçen ve Kıbrıs Şehitleri
Caddesi’ne girmek üzere olan Cemil Devrim’i gördüm. Adaçayını bıraktım ve koşarak
yanına gittim:
“.. Cemil abi, size veda bile edemedim. Beni işten çıkardılar!”
“.. Acele etme bakalım. Sakin ol. Bu, her şeyin sonu değil ki..”
Eve döndüm. Ertesi sabah çok erken, Cemil Devrim gazeteden telefonla aradı:
“.. Bir yanlışlık olmuş. Yanlışlığı düzelttim. Görevine hemen dön. Maaşın da
bankaya yatırıldı zaten.”
Aslında yanlışlık olmamıştı. Cemil abi, o kaos ortamında hiç üşenmemiş gitmiş,
önce idareye, sonra muhasebeye uğrayıp beni yeniden işe aldırmıştı. Ortalık toz
dumandı. Patron hapisteydi, gazeteye hakim olmak, bu arada muazzam gelirlere el
koymak için birkaç çete birden harekete geçmişti; ama hala Cemil Devrim’in sözü
geçiyordu; bu kargaşa içinde adamcağız beni kurtarmaya çalışmıştı.


(Cemil Devrim ve Yaşar Aksoy.. Asansör Parkı açılışı.. 28 Mart 1997..)
ASİLZADE GİBİYDİ
Şu Cemil Devrim’in gerçekten asalet dolu ağabeylik tavrına sevgi ve saygı
duymamak elde mi?. Kim yapar bunu? Ama gazeteye dönmedim, dönemezdim,
dönmemeliydim. Hem onurum kırılmıştı, hem de kindar ve çıkar hırsıyla dopdolu bir
sürü yağmacının yönetiminde bundan böyle nasıl onurlu gazetecilik yapacaktık?
Onur nedir, önce kendime göstermeliydim. İşten atılan yüzlerce (hatta binlerce)
emekçi basın mensubuyla aynı kaderi paylaşmak, gazeteci kariyerimde beni
harcamayacaktı, aksine bin misli güçlü ve saygın yapacaktı. İşte bu yüzden tüm
muhabir kuşağı beni ölümüne sevecekti.
(Değerli okuyucu, Yeni Asır’dan işten atılışımın üzerinden on yıl sonra, yani
2012’de TÜYAP İzmir Kitap Fuarı’nın Onur Yazarı” seçilip, İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı Aziz Kocaoğlu ve edebiyatımızın cumhurbaşkanı Hürriyet gazetesi yazarı
Doğan Hızlan ile birlikte açılış kordelasını keserken, yukarıdaki son cümleyi
düşündüm, yanılmamışım değil mi?)
GÜLE GÜLE GÜZEL İNSAN
Cemil Devrim, 24 Haziran 2006 Cumartesi günü Çeşme Ilıca’daki evlerinde
benden ikiyüz metre ötede, değerli hanımefendi eşi Şenol Hanım’ı, kızları Gülriz ve
Deniz’i, damatlarını, torunu Ela ve Sinan’ı, istisnasız tüm gazeteci camiasını,
dostlarını ve okuyucu dünyasını derin bir üzüntüye ve hüzne terk ederek; onuru,
kibarlığı, güzelliği ve beyefendiliği ile yaşadığı bu dünyaya elveda dedi.
Onbeş gün önce vefat eden can dostu Mimar Faruk San’ın oğlu dostum Selim
San bana telefonla bu acı haberi hemen verdiğinde, yüreğimden bir güvercin
gökyüzüne doğru uçup gitti sanki.
Cenazesinin çok kalabalık oluşu ve yarattığı duygusal deprem, ne kadar
sevildiğini ve saygı duyulduğunun ispatıydı. Artık başka sahiplerin ellerinde başka
ufuklara doğru yelken açan eski gazetesinin önündeki töreni uzaktan izledim. Vefatı
ile gazetesinin yüz yıllık tarihi romanını adeta noktalamıştı. Daima eski zamanlardaki
genç güzelliği ile hatırlanmak isteyen şövalye hayalini görür gibi oldum az ötede.
Güle güle Cemil ağabey. Gül Sokak’tan çıkıp Sevinç Pastanesi önüne doğru ağır
ağır yürürdünüz. Tam Sevinç’in önünde yolunuzu kesip, “Cemil abi nasılsınız?”
diye bir daha soramamak, o kadar acı ki. Ama olsun, değerli dostunuz Erdoğan Sarı
beyefendi ile Sevinç’te oturup kahvemizi içerken, sizi sevgiyle hatırlayıp size el
sallayacağız. Sizin cennette olduğunuza inanmak bize teselli veriyor.
CEMİL DEVRİM’İ MAHKEMEDE SAVUNDUM
Yeni Asır’dan ayrıldıktan bir yıl kadar sonra Cemil Devrim’in gazeteden emekli
tazminatını almasını sağlamak için mahkemede TMSF avukatlarına karşı tek ben
şahitlik yaptım. Gazeteden kimse şahit olmaya yanaşmadı..
İstanbul’dan gelen Yeni Asır ve SABAH’ın yeni sahiplerine bağlı, bizim
geçmişimize yabancı yeni avukatlar, “Bana Cemil Devrim bu gazetede ne zaman
çalıştı, ispat edin?” dediği zaman, Robespiyer gibi bir konuşma yaptım, belgeleri,
künyeleri ortaya koydum, hakim beni haklı buldu ve kıdem tazminatının ödenmesini
kararlaştırdı.
Eşi Şenol hanım ve avukatımız Ayla Selışık Tamar bunlara şahittir, ikisine rahmet
dilerim. Yani Dinç Bilgin’in kız kardeşinin ricası üzerine bir tek ben mahkemeye
gitmiştim. Başka kimse yoktu. Cemil ağabeye de burada rahmet diliyorum.
Yeni Asır’dan ayrıldıktan bir uzun müddet sonra beni muhasebeye çağırdılar.
Bana 3.174.384,4 TL. kıdem tazminatı ödemeye karar vermişler. Bana 3 tane senet
verdiler. 1.058.137, 948 TL’lik 3 adet senedi, üçer ay arayla tahsil etmemi istediler.
Ehh ne yapalım, imzayı attık, 9 aya yayılan bir kıdem ödememizi güç bela tahsil ettik.
Yani bu paraya, tam 3 tane bisiklet alınırdı. Evde zaten çürük bir bisiklet vardı. Yeni
bisiklet almadık. Babamla birlikte gittik evi baştan aşağı badana yaptırdık. 20 yıllık
emek böyle noktalandı.
ŞENOL DEVRİM’İN KAYBI
Merhume Nebile Bilgin ve Yeni Asır gazetesi kurucusu merhum Ali Şevket
Bilgin’in kızı ve merhum Cemil Devrim’in sevgili eşi Şenol Devrim’in kaybı da benim
yüreğimi sızlatmıştı. Arada beni Gül Sokak’taki evine çağırıp çay ve pasta eşliğinde
sanat ve özellikle resim sanatı üzerinde konuşmaktan hoşlanan bu zarif
hanımefendiyi daima hatırlayacak ve Cemil Devrim ağabeyimle birlikte anacağım.
2 Kasım 2011 tarihli gazetelerdeki haber şu bilgileri yansıtıyordu:
Dinç Bilgin’in ablası, İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin kurucularından Şenol Devrim
hayatını kaybetti. İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin kurucularından, Yeni Asır Gazetesi
eski İmtiyaz Sahibi Ali Şevket Bilgin’in kızı, Sabah Gazetesi kurucusu Dinç Bilgin’in
ablası, Yeni Asır Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Cemil Devrim’in eşi, İzmir
Gazeteciler Cemiyeti üyesi Şenol Devrim (80) yaşamını yitirdi. Dün akşam
saatlerinde vefat eden Şenol Devrim, İzmir Gazeteciler Cemiyeti 2010 Hasan Tahsin
Basın Hizmet Ödülü sahibiydi.
Sabah, Alsancak Gül Sokak’taki evinde fenalaşan Devrim, kaldırıldığı hastanede
yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Şenol Devrim’in cenazesi, (3 Kasım
Perşembe) Alsancak Hocazade Camii’nde kılınacak öğle namazının ardından
Bornova’daki Hacılarkırı Aile Mezarlığı’na defnedildi.
Şenol Devrim’in vefatı nedeniyle İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Türkiye
Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel, başsağlığı mesajı yayınladı.
Sertel, “İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin kurucularından, Yeni Asır Gazetesi’nin eski
İmtiyaz Sahibi Ali Şevket Bilgin’in kızı, cemiyetimiz üyelerinden duayen gazeteci
Cemil Devrim’in sevgili eşi ve Dinç Bilgin’in kıymetli ablası üyemiz Şenol Devrim’i
kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. 2010 yılında Hasan Tahsin Basın Hizmet Ödülü ile
ödüllendirmiştik. Şenol Devrim’e Allah’tan rahmet, geride kalan ailesi, yakınları ve
İzmir basınına başsağlığı diliyorum” dedi.
Şenol Devrim 1931 yılında İzmir’de doğdu. İstanbul Arnavutköy Kız Koleji’ni
bitirdi. Gazeteciliğe 1955 yılında Yeni Asır Gazetesi’nde yazar olarak başladı. 2010
Hasan Tahsin Basın Hizmet Ödülü sahibiydi. İngilizce ve Fransızca biliyordu. Evli ve
iki çocuk annesiydi.