21 Nisan 2017 akşamı Beyoğlu’nda Tarihi Cumhuriyet Meyhanesi’nde eski
gazeteci arkadaşlar buluştuk.
Eski gazetemiz Yeni Asır’dan Hakan Akarcalı, Ergun Gümrah, ben, Yılmaz
Soytürk, Sedat Pişirici, Demokrat İzmir’den Salim Kadıbeşegil, Günaydın ve
Star’dan meşhur Cevher Kantarcı. Bu gazetelerden yetişen bu isimler daha sonra
alınyazıları doğrultusunda başka gazetelere veya çalışma alanlarına savrulmuşlardı.
O akşam mizahi üsluplarla hep geçmişte kalan İzmir gazetecilik anıları anlatıldı,
gülündü, kadehler kalktı.
Oysa ben masada keyifle dostlarımı dinlerken arada sırada o gün gazetede
okuduğum ve kesip yanımda getirdiğim bir haberi düşünüyordum. Bir ara bir arkadaş
o haberi gündeme getirdi. Herkes yorumunu yaptı. İçten bir şekilde üzüntülerini
bildirdiler. Ve söz konusu kişinin hapse girmemesi için dilekte bulundular. Haber
şuydu:
YARGITAY’DAN KARAR: DİNÇ BİLGİN’E 6 YIL 8 AY HAPİS!..
Etibank’ın zarara uğraması ile devam eden davada, ‘nitelikli zimmet’ suçu ile
karşı karşıya kalan bankanın eski sahibi Dinç Bilgin’in 6 yıl 8 ay hapis cezasına
çarptırılmasına karar verilmişti. Kararı Yargıtay 7. Ceza Dairesi onadı.
Kısa adı TMSF olan Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’nca Etibank’ın eski
yöneticileri hakkında dava açılmıştı. Bu dava kapsamında yargılanan Dinç Bilgin
“Bankalar Kanunu’na Muhalefet” suçu ile yargılanıyordu. İstanbul 8. Ağır Ceza
Mahkemesi’nde görülen dava sonunda 21 Ocak 2016 tarihinde Bilgin’e verilen ceza
açıklandı.

Sanığın Etibank’ın hakim hissedarı ve yöneticisi unvanı ile Betomek İnşaat
Sanayi Anonim Şirketi’ne kredi kullanımı gerçekleştirdiği belirtildi. 1999 yılında
kullandırılan bu kredinin 1 milyon lira tutarında olduğu, haksız bir şekilde mal
edinilmesine yol açtığı gerekçesi ile 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Daha sonra kendisine iyi hal indirimi uygulanan Dinç Bilgin’in cezası 6 yıl 8 aya
indirildi. Daha önce alınan karar temyiz edilmişti. Bu kez dosya Yargıtay 7. Ceza
Dairesi’ne geldi. Yargıtay sadece davanın zaman aşımından düşen kısımlarını ve
sanıkların cezalarının onanmasına karar verdi.
Bu karar, Dinç Bilgin’in tüm basın yatırımlarının elinden koparılarak alınmasına
yol açacaktı..
HERKES DİNÇ BİLGİN’İN YANINDAYDI, YA SONRA?..
Dinç Bilgin’in başına bu olaylar nasıl gelmişti?.. Biraz geçmişe dönelim. Vatan
gazetesinde 19 Kasım 2003 günü “Sabah’ta Dinç Bilgin dönemi bitti” başlığı ile bir
haber yayınlandı. Vatan gazetesinin yönetiminde ise, Dinç Bilgin sayesinde refaha,
paraya, pula ve şöhrete kavuştuktan sonra en zor anında ondan ayrılıp bu gazeteyi
kuran kişiler olduğunu biliyorduk. Bu gurubun başındaki kişi olan Zafer Mutlu hiç
güvenilmez bir kişi olarak kafamıza kazınmıştı. Bu ekip, Güngör Mengi hariç hepsi
malın gözü gazeteci ve yazarlardan oluşmaktaydı. Akılları sıra Dinç Bilgin’i
kendilerince çukura itiyorlardı. İçinde bulunduğumuz gemi çatırdıyordu..
Sonunda ne oldu?
SABAH’TA DİNÇ BİLGİN DÖNEMİ BİTTİ..
Kendi deyimiyle dededen, babadan gazeteci olan Dinç Bilgin, TMSF ile 830 milyon
dolarlık borcun geri ödenmesi konusunda anlaşmaya varmasının ardından SABAH'ın
künyesinden çıktı
BU HABERLER BİZİ KAHRETTİ
Her şeyden önce şunu söylemek zorundayım. Gazete emekçi çalışanları olarak,
Tv ve gazete haberlerinde söz konusu edilen hukuki durumlar konusunda teknik bir
bilgiye sahip olmadığımız için kimin haklı, kimin haksız olduğu konusunda ne
söyleyebilirdik ki?
Bu olaylar olurken, yani Yeni Asır ve SABAH, sahibi Dinç Bilgin’den kopartılırken
gazete içindeydik, içimiz yanıyordu, sonra zaten gazeteden ayrıldık bunca yıl sonra
hala içimiz yanar..
İçimizin sızladığını, çünkü eski gazetemizin patronu Dinç Bilgin’in içine düştüğü
kapanın aynı zamanda bizler için de bir son olduğunu önce hissediyor sonra acıyla
anlıyorduk. Bundan sonrası artık bambaşka olacaktı... Artık gazetede değil, sokakta
idik..
Eski gazetemiz Yeni Asır’ın bambaşka ellerde olduğuna mı yanalım? Bize ekmek
kapısı açmış ve daima daha iyi koşullarda bir modern gazetede çalışmamızı
sağlamış ama her şeyini kaybetmiş eski işverenimize mi yanalım?

İKİNCİ CUMHURİYETÇİLER
Bu arada Dinç Bilgin’in çevresini 1985- 2000 yılları arasında kuşatıp, muazzam
emlak ve mevduat çıtalarına erişen, gazete kasasını har vurup harman savuran,
daha acısı İkinci Cumhuriyet denilen ve Atatürk cumhuriyetini temelinden yıkmak
amacıyla ortaya çıkan eli kalem tutan tüm yazarların (Çetin Altan ve çocukları başta
olmak üzere) patronun sağ koluna yapışmış Zafer Mutlu aracılığı ile SABAH
gazetesine çöreklenmiş olmasına; bu oluşumun, hem ilerde kurulacak AKP’yi iktidara
taşımasına, hem de ülkede “Yetmez ama Evet..” sloganı altında birleşen omurgasız
ve vatansız bir sözde liberal kuşağının oluşmasına yol açacağına, hem de Dinç
Bilgin’i sonunda hapse götürecek bir sürece itmesine mi yanalım?
Bu süreç, okuyucuya “Militarist Kemalizm’e karşıt sol liberalizm..” olarak
yutturuluyordu..
Bu konuları Dinç Bilgin ile hiç konuşamamıştık..
Evet, olan bitenden dolayı içimiz yanıyordu.
Eski gazetemizin önünden geçerken, dönüp Yeni Asır yazan tabelasına
bakamıyorduk.
Ama ne olursa olsun, kim ne derse desin, benim ve benim gibi düşünenlerin Dinç
Bilgin’e vefa borcu vardır. Her zaman, her koşulda bundan böyle, ne isterse seve
seve yaparız. Dedenden ve baban Şevket Bilgin’den devraldığı gazetede tam 20 yıl
ekmeğini yediğim patronum, her şeye rağmen sana saygı duyuyoruz.
DİNÇ BİLGİN’İN İÇTEN İTİRAFLARI
Yıllar sonra Dinç Bilgin’in pişmanlıklar içinde olduğunu bir röportajda apaçık gördük..
Dinç Bilgin, İzmir Life dergisine Ağustos 2011 tarihli sayısında verdiği röportajda, çok
ilginç şeyler söyledi. Kurduğu sistemin çöküşünün sebeplerini anlatırken, kendisinin
İstanbul’da yayınladığı SABAH tercihinden sonra Yeni Asır’ın içine düştüğü
kimsesizliği ve öksüzlüğü acıyla vurguladı:
“.. Gazetecilik hayatımda çok hızlı hareket ettim. Çok hızlı büyüdük. Yani mesela
Yeni Asır’ı çok iyi yerlere getirdikten sonra bırakıp gittim. Bir daha arkama bile
bakmadım. Yeni Asır’da arkadaşlarım vardı. Onların hayalleri vardı. Yani onların
hayallerini görmez oldum, birden böyle şeyler oldu tabii. Yeni Asır ile ilgili en iyi
tercihleri o tarihte yapmadım, yapamadım..”
İşte biz Yeni Asır’da namusuyla çalışanların yaşadığı trajedinin sebebi bu
cümlelerde yatmaktaydı.
SON SÖZ
Yaşar Aksoy olarak, Dinç Bilgin konusunda son sözüm şudur:
“..İstanbul hayatında ve SABAH hikayesinde yanında değildik, İzmir’de tümüyle Yeni
Asır’ın kapısını bekliyorduk.. Bana ve binlerce çalışanına ekmek verdiğiniz için size
vefa ve minnet borcumuz var.. Başka söz bize yakışmaz. Size, sağlıkla ailenizle
birlikte nice yıllar dileriz, içtenlikle.. Siz olmasa idiniz, biz olmazdık; eski Yeni Asır
çalışanları olarak, hepimiz aynı şeye inanıyoruz.. SABAH gazetesi olaylarında ise biz
oralarda, hele hele Zafer Mutlu ve yandaşları civarında, hiç ama hiç yoktuk. Nokta..”