İzmir'de Son Dakika
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Basının büyük emektarı: Çetin Gürel
Yaşar Aksoy
YAZARLAR
24 Ağustos 2025 Pazar

Basının büyük emektarı: Çetin Gürel

Çetin Gürel üzerinde epey durmak istiyorum…

Çünkü bu saygın ve babacan insan, benim gazetecilik hayatımda etkin biçimde belirleyici bir rol oynadı. Yani Çetin Gürel, Demokrat İzmir’de 1971’lerden sonra bana,  bir kez dahi olsa “Kardeşim senden gazeteci olmaz” demiş olsaydı, ben gazeteci yazarlığı o an bırakırdım ve günümüzde başka bir yerde olurdum; ve o yerimde hiç ama hiç mutlu olmazdım… Yani Çetin Gürel, günümüzde benim iç huzurumun ve bir şeyler başarabilmiş, ülkeme ve şehrime azıcık dahi olsa bir katkıda bulunmuş olmamın, belki de biricik ve öncü portresidir.

Çetin Gürel bir hizmet adamıdır… Ama onun arkasında, hemen hemen hiç gözükmeyen, ancak gölgesi hissedilen bir hizmet ve fedakarlık portresi daha vardır ki… Onun ismi Yılmaz Salım’dır; o mutevazi kişi bizim yıllarca beraber çalıştığımız çelebi, nazik, güzel ruhlu reklam müdürümüz Yılmaz Salım ağabeyimizdir.

Çetin Gürel ve Yılmaz Salım, bizim basın geçmişimizdir, heyecanlı, sırılsıklam terli, inanılmaz fedakar yıllarımızdır; Dinç Bilgin İmparatorluğu’ndan arta kalan ve yüreğimize yerleşen sımsıcak hatıralardır.

DEMOKRAT İZMİR YILLARI

Çetin Gürel’i Demokrat İzmir’de İstihbarat Şefi olduğu yıllarda tanıdım. Gazetede yayınlanan yazılarım dikkatini çekmişti. Odasına çağırdı. Yumşacık, sıcacık, üretken ama disiplinli bir büyüğümdü. Dış politika muhabiri Aydan Dikmen Seyhan ile birlikte aynı odada çalışırlardı. Bana “Halk Sektörü” isimli bir yeni sayfanın sorumluluğunu verdi. Zaman, Bülent Ecevit rüzgârının estiği yıllardı. Karaoğlan, Halk Sektörü diye bir ütopyasını anlatmaya başlamıştı. Biz de ona kooperatiflerden, halk girişimlerinden söz açan bir sayfa hazırlayarak destek olacaktık.

Kolları sıvadık. Ankara’dan İzmir’e transfer olan ve CHP’li Alyanak’ın Belediye Başkanlığında belediyede danışman olan ODTÜ’lü İnşaat Mühendisi ve siyasetçi İskender Odabaşoğlu, İzmir Defterdarlığında mali müşavir olarak çalışan kooperatifçi merhum Selami Şen ile birlikte her hafta bu sayfaları pek güzel hazırladık. Yine aktif kooperatifçi Çağatay Özcan Kokulu da bize yardım ederdi.

Bu arada yazılarım ve araştırmalarım da gazetede yayınlanmaya devam ediyordu. Çetin Gürel hep benden yeni çalışmalar arzular, yeni ufuklarda kalem oynatmamı isterdi, yeni görevler verirdi. Vizyonu geniş bir Demokrat İzmir’ciydi…

YENİ ASIR YILLARI

Çetin Gürel, bir gün bir konuda kırıldığı için istifa edip, Yeni Asır’a geçti. Yeni gazetede İstihbarat Şefi olarak önemli bir görevi üstlenmişti. Beni birgün İtfaiye binasının arkasındaki gazeteye çağırdı. Beraber çalışabileceğimizi ima etti. Ama kişilik etiği olarak mutlu olduğum bir gazeteden ayrılıp başka yere transfer olmayı aklımdan bile geçirmeyeceğim için duymamazlıktan geldim. Ama dostluğumuz devam etti.

Ancak 1979’da Demokrat İzmir kapandı, daha doğrusu bir gece içinde Yeni Asır’a satıldı. Bu bizler için bir nükleer bomba patlaması gibi yıkıcı bir şeydi. Gazetemiz uçmuş, berhava olmuştu. Tüm çalışanlar da Yeni Asır tarafından göstermelik biçimde satın alınmıştı. Doğal ki ben oraya gitmedim. Soğuk ve çok yabancı bir ülke idi benim için o zamanlar.

Böylece yazılarımı yayınlatamadığım bir dönem başladı. Zaten 12 Eylül Darbesi olmuştu. Her şey durmuş, yerinde saymaktaydı. Biz de Cevdet Danacı’nın Merhaba Spor isimli bir gazetemsi dergisinde kitle sporu, bilimsel spor konularında yazılar yazmaya başladık. Prof.Kurthan Fişek, Cavit Ölçer, Ali Terzioğlu, Hikmet Dikmen bu yayında kader ve fikir birliği yapmıştık.

Danacı, birgün gazete çıkarma kararı aldı ve Yeni Ekonomi’yi yayınlamaya başladı. Bana da köşe verdi. İşte şimdi yine yazmaya başlamıştım, Merhaba isimli bir köşem vardı. Ekonomi ağırlıklı Atatürkçü yazılarım birbiri peşi sıra yayınlandı. Atatürk’ün Ekonomi Politikası başlıklı 30 gün süren bir dizi yazıyı yazıp bitirdikten sonra sürmenaj teşhisi kondu bendenize. Ama bu araştırma daha sonra Kalpaklı Kalkınma ismiyle kitap olarak yayınlanınca emeklerimin boşa gitmediğini gördüm.

Abdullah Bozkurt, Erdal Billaller, Erkan Karadede, Selamettin Bayındır da bu gazetede idiler. Günümüzde sofra ve oburluk yazarı olan Nedim Atilla, gazetede ofis boydu, getir götür işlerinde idi.  Ama Merhaba Spor da, Yeni Ekonomi de birkaç yıl içinde kapandılar.

Yine yazamıyordum.

 

ÇETİN GÜREL YENİ ASIR’IN HER ŞEYİ

Ama Çetin Gürel, artık Yeni Asır’da çok üstün bir göreve gelmiş, Genel Koordinatör olmuştu. Yeni Asır muazzam bir yayın potansiyeline sahipti, gazetecilikte devrim yapacak teknoloji hamleleri peşindeydi, üstelik patron Dinç Bilgin’in kafasında tüm olanaklarını İstanbul’a taşıma fikri filizleniyordu. Yani önce İstanbul Yeni Asır, sonra Sabah gazetesi, işte o ihtiraslı beynin kıvrımları arasında yavaş yavaş besleniyordu.

Çetin Gürel, bu gidişatın artık güverte kaptanlarından biriydi ve daha çok finans-kapital temelli bir genişleme ve atılım sürecinin mimarıydı. Güngör Mengi ise, yayın politikasının güverte kaptanıydı. Yıl 1982… Beni uzaktan izleyen Çetin Gürel, Yeni Asır’da tam sayfa yayınlanan Yunanistan Kültür Bakanı Melina Mercouri’ye karşı yazdığım mektubun beğenilmesi üzerine vaktin geldiğine karar verdi ve beni Yeni Asır’daki makamına çağırdı.

Nitelikli kültür yayınları yapmamı istedi ve bunları bankalara satacağını belirtti. Gazete dışından hazırlayacağım araştırmalarım önce gazetede banka reklamı olarak yayınlanacak, sonra ilgili bankadan reklam bedeli olarak ederi tahsil edilecekti. İkimizin birbirimize güvenimiz sonsuzdu. Kolları sıvadık. Çok düzeyli kültür yayınları hazırladık ve yayınladık. Vakıflar Bankası, Garanti Bankası ve Efes Pilsen gibi önemli şirketler yayınlarımı kapmak için sıraya girmişlerdi. Çetin Gürel de her çalışmam için o işsiz günlerimde bana yüklü telif ücretleri ödedi. Allah ondan razı olsun.

 

YENİ ASIR’A GİRİYORUM

Nihayet, Çetin Gürel daha üst makamları ikna ederek, beni resmen Yeni Asır’a almak istediklerini belirtti. Sigortalı olacağım, 112 denen garantili bir basın maddesine bağlanacağım ve maaşım da hiç de orta karar olmayacaktı. Hemen kabul ettim.

Böylece Yeni Asır’da işe başladım. İlk maaşımı muhasebede Zafer Çağrıcı’nın elinden aldığımda, hem yüreğim, hem cebin bir anda ısınıvermişti. Daha sonra patron hepimize bankamatik kartlarımızı dağıttı. Hızla gelişmekte olan moden bir işletmenin nimetlerinden faydalanmaya başlamıştım. Bana hayatımın en zor anında kollarını açan bu kuruma, deli gibi çalışarak destek olacaktım ve onu artık hep çok sevecektim. Hala öyleyimdir. Ekmek yediğim tekneye hiç kem gözle bakmam. İçinde daha sonra nice üzücü olay yaşasam, gazemiz elden ele geçip başkalaşsa dahi…

1982’den sonraki her süreçte Çetin Gürel gazete içinde daima beni destekledi ve sevdi. Ben de onun hiç yüzünü kızartmadım. Ancak 1984 sonrası Sabah gazetesini çıkarma projisi başlayınca hemen herkes başta Çetin Gürel olmak üzere İstanbul’a taşındılar. Sabah büyük bir yaygara ve kavga ile basın devlerinin savaş alanına atılmıştı. Çetin Gürel orada patronun sağ kolu olarak yine dümendeydi. Artık başını kaşıyacak ve dönüp Yeni Asır ile ilgilenecek durumu yoktu. Ben ise gazetede yapayalnız kalmıştım artık. Kılıç ve kalkanımı kuşandım ve çok dikkat ederek, bu ne olacağı belli olmayan kaygan ortamda çalışmaya devam ettim.

DÖNEMLİ YAYINCILIK

Birkaç yıl geçti. Ama bir gün aniden Çetin Gürel beni İstanbul’a çağırdı. Bu matrak bir konudur, haydi anlatayım. Yıldırım gibi ulaştım ona. Sabah gazetesine vardım. Heyecanlı biçimde beni odasına aldı. Önce “İstanbul’un lüks bir oteline (The Marmara idi galiba) yerleş”, dedi. Sonra Şişli’de Sabah gazetesine bağlı “Dönemli Yayıncılık” isimli bir yayın şirketine hemen git, işlere el koy” dedi.

Meğer konu şuymuş: Enis Batur’un yönetimindeki Dönemli Yayıncılık çalışanları bir gece içinde Enis Batur dahil, bilgisayarlardaki ileriki günlerdeki tüm yayın bilgilerini de alıp, geride hiçbir şey bırakmadan Güneş gazetesine geçmişlerdi. Bomboş bir bina ve Gergedan (sanat), Şehir (kent kültürü), Kapris (kadın dünyası), Bilgisayar başlıklı 4 yayınlanmamış ve ayın başında bayide olması şart olan çok kapsamlı ve renkli yayın, tam ayın ortasında beni bekliyordu.

Binada sadece çaycı kalmıştı. Bilgisayarların hepsinin içi boştu, her şeyi alıp gitmişlerdi. Önce yer ayırtılan lüks otele değil, Şişli’de çok ucuz bir bekar oteline yerleştim. Kolları sıvadık. Sonraları Hürriyet’in önemli bir yazarı olan Mehmet Y. Yılmaz, Prof.Kurthan Fişek, mizanpaj ustası Yetkin İşçen, fotoğraf ustası Mermi Erdur dostumuzu, bir beyin olan Ahmet Örs’ü işe aldık. Mehmet Y.Yılmaz sorumlu Genel Yönetmen, Kurthan Fişek ile ben yayın danışmanı olduk. Ben aynı zamanda İzmir Bürosu temsilciliğine getirildim. Reklam ve yönetim müdülüğünde içindeki her eşya kıpkırmızı olan bir odasında çalışan Eser Noyan (meşhur şovmen Engin Noyan’ın eşi) vardı. Hemen ertesi günü İzmir’e dönüp kişisel arşivimden nice fotoğraf ve belgeleri alıp öteki gece geri döndüm.

İnanılmaz bir çaba ile ayın başında Gergedan, Kapris, Şehir ve Bilgisayar dergileri bayide yerini almış, yeni bir reklam portföyünün üzerine oturmuş ve alnımızın akıyla bu işi becermiştik. Artık benim İzmir’e dönme vaktim gelmişti. Çetin Gürel “Bana kal”, dedi. Ama İzmir’de çok yaşlı anam ve babam vardı, onlara kim bakacaktı?.

Çetin Gürel tam döneceğim gün, masraflarıma baktı ve “Niçin o küçük otelde kaldın? The Marmara’da kalmadın?.” diye sordu. “Abi o pahalı otelde kalsam fatura çok gelince zaten patron katı, beni oradan çıkarıp ucuz bir otele gönderecekti. Ben baştan tedbirimi aldım” dedim.

Çetin abi her zamanki gibi güldü, iyi yapmışsın, dedi. Oysa daha sonraki süreçte SABAH‘ın imkanlarını kullanıp trilyonları iç edenleri (evet rakam aynen böyle) düşündükçe ne kadar saf insanlarmışız diyorum içimden.

SABAH gazetesi, kısa zamanda bir imparatorluk gibi yayıldı ve basında egemenliğini kurdu. Artık kasasına milyon dolarlar giriyor, çalışan üst kademe muazzam bir mal varlığına kavuşuyordu.

 

ÇETİN GÜREL YENİDEN İZMİR’DE

Bir gün Çetin Gürel tüm bu imparatorluktaki görevlerini bırakıp İzmir’e, yani Yeni Asır’a geri döndü. Şüphesiz Sabah’a hakim olan yeni ve yabancı ihtiraslı yöneticilerle bağdaşamamıştı.

O bir Ege evladı idi, Bizans çakalları ile aynı tiyatroda oynayamazdı. O Bizans çakallarının ileriki aşamada Patron Dinç Bilgin’i nasıl yalnız bırakıp ihanet ettiklerini tarih yazmıştır.

Bir süre sonra Çetin Gürel ceketini alıp, Yeni Asır’dan da ayrıldı.

Gözlem isimli bir ekonomi gazetesi çıkarmaya karar vermişti.

Gerisini “Gözlem” yıllarımda anlatacağım. Buraya kadarki bölümün sonunda “Sağolasın Çetin abi” demekten başka ne diyebilirim. Sağlığına duacıyım sizin ve ailenizin.

 

CUMHURİYETÇİ VE LİBERAL ÇETİN GÜREL

Hürriyet’te çalıştığım dönemde, 26 Ekim 2008 tarihli Hürriyet Ege’de yayınlanan “Ege’de Zaman” köşemdeki yazımda Çetin Gürel’i anlattım. Yazımın başlığı “Cumhuriyetçi ve liberalim..” şeklindeydi.  İlerde Basın Tarihi konusunda araştırma yapacaklar için bu yazımı da buraya alıyorum:

 

Cumhuriyetçi ve liberalim

Her hafta, tam 18 yıldır yaptığım şeyi mutlaka yapar ve posta kutuma düşmüş olan, sevgili Çetin Gürel ağabeyimin seçkin çalışma arkadaşlarıyla yayınladığı “Gözlem” gazetesini alıp, her köşesini okuyup bitirmeden elimden düşürmem.

Sevgili dostum General Sedat İlhan’ın, yine Güman Kızıltan, Öcal Uluç, hocam Dr. Burhan Özfatura, Prof. Dr. Fevzi Demir, Prof. Hüsnü Erkan, Yekta Güngör Özden, Nihat Demirkol gibi yazarların tiryakisiyimdir.

“Gözlem”, 18 yıldır İzmir’de hazırlanıp yayınlanan ancak tüm Türkiye’yi kucaklayan bir yayın organıdır. Soğuk, cansız ve didaktik ekonomi gazetelerine benzemeyen, ekonominin aktüel gazetecilik ustalığı ile birleştirildiği, haberin ayağına giden, bölgesel ve kentsel ekonomik gelişmeleri internetten değil, yerinde değerlendiren ciddi ve canlı basın organıdır. (www. gozlemgazetesi.com)… Bu yazımda uzun yıllardır içtenlikle “ağabey” dediğim, büyüğümüz Çetin Gürel’i anlatacağım.

Çetin Gürel gazetecilik ilkelerini ve meslek yaşamını bana şöyle anlattı:

“- Atatürk, cumhuriyet ve demokrasi, vazgeçilmez ilkelerimdir. Ulus Devlet-Üniter Devlet-Laik Devlet yanlısıyım. Liberal ekonominin inançlı savunucusuyum. Bağımsız ve dürüst gazetecilik ideallerine yürekten inanmış bir kişiyim.

1 Şubat 1960’ta Ege Ekspres gazetesinde spor muhabiri olarak mesleğe başladım. 1 Nisan 1961’de Demokrat İzmir Gazetesi Spor Servisi Sorumlusu oldum. 1 Mayıs 1976’ya kadar 1. sayfa sekreteri ve sorumlu yazı işleri müdürlüğü görevlerinde bulundum. 

1 Mayıs 1976’da Yeni Asır’da haber merkezi koordinatörü oldum. Bu görevdeyken terör olayları sebebi ile geçirdiğim kalp spazmı sonrasında 1981-84 arasında gazetenin gelirlerinden sorumlu oldum. Daha sonra Dinç Bilgin ve Güngör Mengi ile İstanbul’a giderek “Sabah” gazetesi kuruluşunda görev aldım.

22 Nisan 1985’te yayınlanan Sabah’ta genel müdür ve yönetim kurulu üyesiydim. Bu görevim 1990 başına kadar sürdü. Yeniden Yeni Asır’a tek sorumlu olarak atandım. 1 Haziran 1991’de bu görevimden istifa edip, 26 Ağustos 1991’de “Gözlem” gazetesini yayınlamaya başladım. 1 Şubat 2009’da mesleğimde 49 yılımı tamamlayıp 50. Meslek yaşıma adım atacağım.”

Mesleğinde 50 yıla yaklaşan, ak saçlı, tonton, sempatik, çalışkan, saygın, seçkin ve üstün yönetici Çetin Gürel’in benim gazetecilik yaşamımda büyük desteği ve emeği vardır. Demokrat İzmir’de 1970’li yılların başında Aydan Seyhan ile paylaştığı odasına önümü ilikleyip girip ilk gazete yazılarımı ona teslim ederdim. Sonra Çetin Ağabey ülkemizde tek örnek olan “Halk Sektörü” sayfasını, bana, rahmetli Selami Şen’e ve İskender Odabaşıoğlu’na emanet etti.

1980’li yılların başında Yeni Asır Koordinatörü iken, yine çağırıp gazetenin reklam bağlantılı kültür yayınlarını bana tevdi etti. Böylece İzmir ve Ege tarihiyle ilk araştırmalarımı yapıp yayınladık. Sonra patronu ikna edip kadrolu olarak gazeteciliğe önemli maaşla başlamamı sağladı, daima destek oldu, güç verdi. Ben de onun yüzünü hiç kızartmadım. Uzun yıllar, çok ama çok çalışıp, o gazeteden emekliğimi hak ettim, ismim 48 yaşında bir sokakla bir parka verildi. Kişisel öykümde büyük rolü olan, “tam cumhuriyetçi ve gerçek liberal” ağabeyim Çetin Gürel’in hakkını ödeyemem. Ellerinden öperim.

ÇETİN GÜREL’DEN ÖMRE BEDEL HATIRALAR

Adnan Düvenci’nin idareciliği:  1961’de Demokrat İzmir’e geçtiğimde ilk gün, eski Anadolu Ajansı Ege Bölge Müdürü rahmetli Cavit Yamaç, gazetenin genel yayın müdürlüğüne getirilmişti. Adnan Bey, beni Cavit Bey ile tanıştırdı. Cavit Bey, hemen spor servisinden neler beklediğini sıralamaya başladı. Adnan Düvenci sözünü keserek, “Cavit dur bakalım. Çocuk daha yeni işe başladı. Ona gerekli olanakları sağlayabiliyor muyuz” dedi. Yamaç, “Bir kastım yok, onun iyi yetişmesi için söyledim” dedi. Ben hiç ses çıkarmıyordum. Düvenci, “Daha ilk tanışmada böyle konuşma olmaz” deyip, kestirip attı. Cavit Yamaç, gazetedeki görevinden kısa süre sonra ayrılacaktı.

Yeni Asır’da ilk maaşım: 1 Mayıs 1976 günü Yeni Asır’da işe başladığım gün, saat 11.00 sıralarında idare müdürü Şakir Bey, beni çağırdı. Vezneye gittim. “Bu senin maaşın” deyip bir zarf uzattı. Masama döndüm, zarfı açtım. İçinde 8500 TL vardı, oysa önceki gazetemde 4000 TL alıyordum. Bu yeni maaş bana çok gelmişti, şaşırdım. Şakir Bey’e geri dönüp yanlışlık olabilir deyip, parayı iade etmek istedim. Şakir Bey gülerek zarfı geri itti ve “Bu maaş senin..” dedi. Gülme sırası bana gelmişti. Çok mutlu olmuştum doğal olarak!.

Sabah’taki ilginç yanlışlık: 1987’de her zaman saydığım ve sevdiğim Dinç Bilgin’le İzmir’den İstanbul’a uçakla gidiyoruz. Atatürk Havalimanı’na indik. Bagajlarımızı alıp aracımıza yönelirken Dinç Bey’in telefonu çaldı. Dinç Bey, epey dinledi, teşekkür edip kapattı. Hukuk müşavirimiz Ahmet Pekin ile konuşmuş. “Hayrola?..” diye sordum. O tarihte Sabah’ta herkese kazı kazan gibi kartlarla para dağıtıyorduk. Baskı sırasında 100 TL yerine 1000 TL basmışız. Bu yanlışlık üzerine müthiş üzüldüm. Önemli bir maliyet artışıyla karşılaşmıştık. Dinç Bey hiç istifini bozmadı, “Çetin üzülme. Ya, 100 TL yerine 1.000.000 TL bassalardı, o zaman ne yapardık” dedi. Rahatlattı beni. Gazeteye girene kadar tebessüm ettik.

Gözlem’in özverili çıkışı: 26 Ağustos 1991 günü “Gözlem”i yayınlamak için kolları sıvadık. Takvim ilerliyordu, ama ortada bir şey yok. Telefon ve fakslarımız çalışıyor ama onlardan düşen önemli haber yok. Biri taşra olmak üzere iki muhabir, bir haber müdürümüz var. İlk genel yayın müdürü ise Erol Yaraş’tı. 23 Ağustos günü sabah toplantımızda Haber Müdürü Akın Kıvanç masanın ortasına adeta bomba attı, “Bu gazete, 26 Ağustos’ta çıkmaz” deyiverdi. Şok oldum. Tüm planlar, 26 Ağustos’a ayarlanmıştı. Nedenini sordum. Haber akışının yetersizliğini ve iki muhabirle bu işin olmayacağını belirtti. Ben, mutlaka çıkacağımızı ısrarla belirtip, Erol Yaraş’la kafa kafaya verdik. İlk Gözlem’i hazırladık ve yayın hayatına başladık. 18 yıldır sürdürüyoruz.

Hürriyet’te yayınlanan yazımın ekine 3 fotoğraf koymuştum. O fotoğrafların altında da şunlar yazılıydı:

Vefalı insan Çetin Gürel: Çetin Gürel vefalı bir ağabeydir. Gazeteci dostlarının iyi ve kötü günlerinde daima yanlarında olur. İşte fotoğraf üstadı Zeki Pardoğan’ın Alsancak Stüdyosu’nun 1992 yılındaki açılışında Erdal Şafak, Çetin Gürel, ünlü seramik sanatçımız Ümran Baradan, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İsmail Sivri, Zeki Pardoğan ve Yaşar Aksoy.

Genç gazeteci Çetin Gürel’in cemiyet yılları: Resimde 1970’li yıllarda İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin efsanevi başkanı Sabri Süphandağlı’nın yönetim kurulu üyesi olan saçlarına hiç ak düşmemiş gepegenç gazeteci Çetin Gürel’i, yönetim kurulu üyesi arkadaşlarından Tayfur Göçmenoğlu, Sabri Süphandağlı, Süha Tekil, Günay Şimşek ve eski İzmir Belediye Başkanı Osman Kibar ile birlikte görüyoruz. (Yaşar Aksoy Arşivi)

Gözlem’in 18. doğum yıldönümü kutlandı: “Gözlem” gazetesini 18 yıldır yayınlayan gazeteciler ve görevliler, yayın kurulu üyeleri, gazetenin imtiyaz sahibi Çetin Gürel’in çevresinde merkez büroda buluştular ve üzerinde 18 mum yanan pastayı üflediler.

ŞİMDİ GÖZLEM’İN 35. YILI

Çetin Gürel’e çok şey borçluyum.

Sonra özenle kurduğu GÖZLEM gazetesinde birlikte olduk. Hep çalıştık, hep ürettik, birbirimizi hiç kırmadık.

GÖZLEM, usta muhabirleri ve yetkin ekonomi yazarları vasıtasıyla Türkiye ekonomisinin nabzını tuttuğu gibi, ülkenin siyasi durumuna da ilgisiz kalmayarak, son 25 yılın politik gelişmelerini ve tartışmalarını Atatürkçü açıdan yorumlayarak, yine bilinçli yazarlarınca gözler önüne serdi.

Tek eksiğimiz kültür sanat sayfamız idi. Çetin Gürel bu konuda beni görevlendirdi. Böylece hem ülkedeki hem bölgemizdeki kültür sanat etkinliklerini renkli ve canlı biçimde yıllarca GÖZLEM’de yayınladık.

Bu gün Atatürkçü, hür teşebbüsçü, Cumhuriyetçi liberal GÖZLEM’in 35. kuruluş yıldönümü..

Aynı zamanda, benim, Çetin Gürel ile sarsılmaz dostluğumun da belki Demokrat İzmir gazetesinde ilk yazımın yayınlandığı 1971’den beri 55. yıldönümü..

Bu güzel meslek ağabeyim ile hayatım boyunca birlikte olduğum için, hem mutlu hem gururluyum.

GÖZLEM, daima öncümüz ve rehberimiz olsun..

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL TÜRKİYE POLİTİKA EKONOMİ YEREL YÖNETİMLER DÜNYA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ ASAYİŞ SAĞLIK KÜLTÜR SANAT MAGAZİN SPOR RÖPORTAJLAR GENEL
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Hakkımızda
Copyright © 2025 İzmir'de Son Dakika