Dinç Bilgin babadan kalma emektar Yeni Asır gazetesinin bilgisayarlı bir
hazırlama ve baskı düzenine geçmesini hayal ediyordu. Israrlı biçimde bu
ütopyasının peşinden gittiği için de bunu başardı, Türkiye Basını’na örnek oldu ve
gazetecilikte devrim yaparak bu mesleğin önünü açtı, gazetesini ve tüm basını
Milenyuma (2000’li yıllara) hazırladı.
Bu ütopyasının gerçekleşmesinde en büyük yardımcısı ve teknik konularda sağ
kolu Cafer Yarkent idi.
Şimdi onunla nasıl tanıştım, onu anlatayım.
Yıl 1983’lerin ortası… Yeni Asır’da daha ilk günlerimde buluştuğum kişi,
sayfaların bilgisayarla hazırlandığı ilk dönemlerin mizanpaj sihirbazı Cafer Yarkent
idi… Gazetenin yazı işlerinden ayrı bölümde uzay merkezi gibi bir camlı bölmede
çalışıyorlardı.
CAMLI BÖLME SİHİRBAZLARI
Cafer Yarkent, Levent Tüzemen (günümüzde atv spor’un ünlü futbol yorumcusu
nefis insan), Bülent Peker, Tanju Ateşer, Burhanetin Kamay, Nejat Bekmen, Erkan
Karadede, Hüseyin Aksoy ve daha sonra kadroya katılan bir çok genç insan, ki hepsi
bu tezgahtan geçerek usta sayfa yapımcıları oldular..
Ümit Zehir, Ümit Satıç, gepegenç ölen Ufuk, tombiş Halil İbrahim Vural’ım,
Kurtuluş Babalıoğlu, Murat Gülşen, bilgisayar sihirbazı Serdar, Özcan Kan, İbrahim
Akbulut, Durmuş Odabaşı, çok genç sarışın yakışıklı Savaş Hasırcı, yine çok genç
olmasına rağmen Konak alt geçitte öldürülen Kaan Tasmalı kardeşimiz, halen Yeni
Asır’ın baş sayfa sekreteri Hakan Ersöz, Kıvanç Yağcıoğlu ve daha niceleri, Cafer’in
yarattığı uzay merkezinden yetişip Yeni Asır’da yükseldiler ve basın piyasasının
aranan isimleri oldular.


(İki büyük sayfa virtüözü.. Tufan Aksoy ve Cafer Yarkent.. İkisine de rahmet..)
Bizim uzay merkezinin önünde usta editörler Tunç Saruhanlı ve Erhan Ünver’in
terminallerinin bulunduğu bir bölüm vardı. Onun solunda ise gazetenin beyni Erdal
Şafak ve yardımcısı Ergül Satıç yer almıştı. Tam karşılarında genel yönetmen
Güngör Mengi’nin odası ve önünde sekreter Gönül ablanın masası vardı. Güngör
Mengi’nin arka tarafındaki bir küçük odada ise ekonomi öğretim üyesi Bülent
Himmetoğlu ve ekibi kültür sanat etkinlikleri düzenlemekle meşguldü. Karşıyakalı
Feyzi Hepşenkal, önce yazıişlerinde, daha sonra özel odasında köşe yazarı olarak
uzun yıllar çalıştı.
UZAY MERKEZİ’NDE BULUŞUYORUZ
Daha ilk günlerde Cafer Yarkent’le hemen buluştuk (Benden küçük olmasına
rağmen ben ona büyük saygımdan dolayı hep Cafer abi dedim). Buluştuk, çünkü
yazılarım ve araştırmalarım için beni uzay merkezine çağırıyor, müşfik ve gırgır bir
tavırla ekrana yerleştirdiği yazım veya araştırmalarım için bir şeyler danışıyordu. Yani
şurasını atalım mı, burasını nasıl kısaltırız, bu fotoğrafı beğenmedim, daha iyisini
bulabilir misin gibi şeyler… Tüm bu ilişkiyi hep beni gururlandıracak bir iki cümle ile
süslerdi. Onun üst kademe gazete yaratıcılığının ardında bizim gibi bir halk
çocuğunun kalender aroması vardı.
Yeni Asır’da ses getiren ilk dönem büyük yazı dizilerimin hepsinin altında hep
Cafer Yarkent’in usta işi imzası vardır. Ah Karşıyaka dizisi (30 gün sürdü, tiraj
patlaması yaptı), Canım İzmir dizisi, Amanın Kemeraltı dizisi, Ermeni dizisi,
Kıbrıs dizisi, Bulgar Zulmü dizisi ve buna benzer tüm tarihi dizilerimi Cafer
Yarkent, uzay merkezindeki ana terminalde büyük emek vererek şahane tanıtımlarla
sayfalara taşıdı.
Ona çok şey borçluyum. Hep beni destekledi, layık olmadığım övgülerle kuşattı.
Onu görünce hep içim ısınmıştır. Üstelik uzay merkezindeki diğer tüm sayfa sekreteri
ve mizanpaj yapan gazetecilerin hepsi de beni sevmişlerdi. Gazeteye yeni girmiştim.
Bu işten başka tutunacak dalım yoktu. Eşek gibi çalışmalıydım, öyle de yaptım. Cafer
Yarkent’in sıcaklığı, kafamda bu işi başarabileceğime beni inandırmıştı.
DİZİ YAZILAR SORUMLUSUYUM
Kolay değil 150 bin basan bölgenin en güçlü, üstelik ülkenin en eski gazetesinde,
basında devrim yapmak için yola çıkmış olan ve büyük hülyaları olan Dinç Bilgin’in
patronajında gazetenin dizi yazılarını hazırlama görevini üstlenmiştim. Üstelik tek
başınaydım. Muhabirlerin içinde uzun masanın bir köşesinde ses getiren diziler
hazırlayacaktım. Ne odam, ne sekreterim, ne de iyi çalışan bir fotoğraf makinem ve
ses kayıt cihazım vardı.
Cafer Yarkent’in uzay merkezine girerken işte bu yüzden hep terbiyeli ama dost
topraklarına ayak bastığımdan dolayı hiç şımarmayan bir güven içindeydim. Cafer
Yarkent bu dönemde en büyük destekçilerimden biriydi. Bunları kendi bilmez, ilk kez
burada yazıyorum. Sağol ustam, sağol kardeşim
Bir gece yarısından çok sonra işimiz bitmişti. Vapur, otobüs yoktu bizi evlerimizin
bulunduğu semtlere taşıyacak. Gazetenin arabalarıyla evlere yollanacaktık. Beş altı
kişi arabaya doluştuk. Yanıma oturan Cafer Yarkent’i, Bornova’daki evine en önce
bırakacaktık. Yol boyunca bana nasihat etti.
Önemli şeyler söyledi. “Genel Yönetmen Güngör Mengi’nin hemen altında
bulunan iki yazı işleri müdürünün, yani Şevket Özçelik ve Erdal Şafak’ı kastederek
kıyasıya gizli rekabet içinde olduklarını, ikisinin de gazete içinde kendilerine bağlı
adamları olduğunu, Güngör Mengi’den sonra bu iki kişinin apaçık iktidar savaşı
yapacaklarını belirterek, asla ikisinden yana olmamayı öğrenmemi, daha çok işimle
meşgul olmamı, daima Güngör Mengi’ye bağlı kalmamı” istedi.
KANLI İÇ SAVAŞLARI
Cafer Yarkent’i evine bıraktık. Oradan Karşıyaka’ya geçerken söylediklerini
kafama yazdım. Dediklerini bire bir uyguladım. Kimseden yana olmadım. Ama
gerçekten bir süre sonra gazetede birkaç kez kanlı iç savaş başladığında beni o
anlamda hiçbir şey ilgilendirmedi ama o iki yazı işleri müdüründen biri daha ilk
günden beni istemediğini yüzüme karşı söylediği için, kalbim daima ötekisinden yani
Erdal Şafak’tan yana oldu. Erdal Şafak’ın her isteğini anında yerine getirmek için
didindim. Aramızda hiçbir kırıcı olay yaşanmadı. Böylece uzun yıllar, 20 yıl kadar
canımdan çok sevdiğim ekmek teknemde çalışıp hayatımı idame ettirebildim.
Bu bakımdan Cafer Yarkent benim için çok önemlidir. Bu usta gazeteci ile çok
sonra Cem Uzan’ın “Star” gazetesi ile İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı
“Dokuz Eylül Gazetesi”nde yine yollarımız kesişti.. Dokuz Eylül gazetesinin logosu,
başlık mizanpajı ve ilk dizi yazılarını benim imzamla birlikte planladık. Bu gazeteye
epey emek verdik, ama sonu hüsran oldu.. Cafer abiyi evine gönderdiler. Benim
onlarca yazımı da internetten sildiler. Yine boşa çalıştık yani..
Son sözüm: Genç gazeteci adayların Yeni Asır, Sabah, Hürriyet ve Star
gazetelerini yaratmış bir sihirbaz olan ve Foça’da emekliliğini yaşadıktan sonra vefat
eden sevgili Cafer Yarkent’ten öğrenecekleri çok şey var.. Öptüm seni ustam..